30 Aralık 2014 Salı

Dik Göğüslere Sahip Olmak İçin Ne Yapmak Gerekir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Dik Göğüslere Sahip Olmak İçin Ne Yapmak Gerekir?

Göğsünüzü gere gere şık bodyler, fiyakalı gömlekler giyinmek istiyorsanız, giydiklerini­zin üzerinizde şık durma­sı için diri göğüslere sahip olmanız gerekir­­.

Yanlış duruş pozisyonları, bakımsızlık ve size uygun olmayan sutyen  kullanılışı sizi olduğu kadar göğüslerinizi de üzer­. Peki başarılı bir göğüs bakımı nasıl olmalıdır?

Peeling cildi pürüzsüzleştiriyor
Yumuşak tesirli bir vücut peelingi cildi pürüzsüzleştiriyor­. Peelingin ardın­dan göğüs dekolteniz pembe ve canlı bir görünüme kavuşuyor­. Peeling kremi­ni göğüs dekoltenize yayın ve yumuşak bir yüz fırçasıyla hafif masaj yaparak yedirin ­. Böylelikle yumuşak bir dokusu olan bu bölgenen  yıpranmasını önlersiniz­. Ardın­dan ıslak ve yumuşak bir bezle peeling kalıntılarını temizleyin­.

Soğuk duş, kanın vücut­ta dolaşımını hızlandırıyor
Göğüsleriniz ister küçük, isterse büyük olsun, önemli olan canlı görünmeleri­. Diri göğüslere sahip olabilmek için, düzenli şekil­de soğuk suy­la basınçlı duş yapın­. Soğuk suy­la yapılmakta olan dairesel masaj, dokuları sıkılaştırmaya, üst deri­nin esnekli­ği­ni artırmaya ve zamansız gevşemesi­ni önlemeye yardımcı olmakta­dır­­.  Sabahları duş telefonunun yardımı i­le iki üç kez dairesel hareketler yaparak soğuk suyu göğüslerini­zin üstün­de gezdirin­. Ardın­dan da güzelce kremleyin­. Bu kremlerin içeriğindeki maddeler, bağ dokusunun sıkılaşmasını ve esnekli­ği­ni güçlendiriyor­.

Ampuller bağ dokusunu sıkılaştırıyor
Ampuller, bilhassa stres, hamilelik, solaryum gibi ne­denlerden  ötürü yıpranan göğüsler­de tesirli olmakta­dır­­.  Bu ürünler, içerisindeki konsantre maddeleri ile göğsün bağ dokusunu sıkılaştırıyor­.

Göğüs cimnas­tiği şart
Aslın­da göğüsler­de hiç kas bulun­maz­. Göğüs, merkezde hacim veren  yağ dokusu içerisi­ne gömülmüş meme bezi ve biçimi­ni veren  deri örtüsün­den  oluşuyor­. Tabii ki, cimnas­tikten  beklediğimiz, göğsün biçimi­ni veya büyüklüğünü değiştirme­si olmaz­. Lakin fiziksel aktivite, göğüs bölgesinde, memenin arka bölümün­de kalan ve ona destek olan kasları kuvvetlendiriyor­. Bun­dan ötürü diri göğüsler istiyorsanız, düzenli şekil­de egzersiz yapmayı boşlamayın­. Göğüs cimnas­tiği yaparken  ellerinize birer ağırlık alın, dik durun ve kollarını­zın üst bölümünü bedeninize iyice yapıştırın­. Önce bir kolunuzu, sonra diğeri­ni olmak üzere, elinizde mevcut olan ağırlıkla beraber kollarınızı dirsekten  kırarak yukarı kaldırın­. Bu hareketleri, iki kolla da 20'şer defa olmak üzere günlük olarak düzenli şekil­de yapın­.

İkinci harekette tek ağırlık kullanı­nız­. İki elinizi birleştirerek kollarınızı başını­zın üzerine doğru kaldırın­. Ardın­dan iki kolunuzu da dirseklerden  kırarak, ensenize doğru uzatın­.

Maske
Göğüslerinizdeki kırışıklıkları farkettiğinizde paniğe kapılmayın­. Göğüslerinizle boynunuzun arasına günlük olarak düzenli şekil­de uygulayacak olduğunuz göğüs maskeleri, bu kırışıklıkları giderecektir­­. Maskenin ardın­dan göğüs bölgenizi rutubetli bir bezle örtmek maskenin içerisindeki maddelerin vücut tarafı ile emilimi­ni kolay hale getirir­­.

Masaj
Pürüzlü cilt, askılı bluzlar­da kötü bir görünüm sergiler­. Her gün fırçayla yapacak olduğunuz masajlar, cildini­zin canlı ve pürüzsüz görünmesine imkan vermekte­dir­­. Bu uygulamadan sonra mutlak suretle vücut yağı veya vücut kremi sürmeyin boşlamayın­.

Diri göğüsler için bakım gerekli
Göğüs yapısın­da kas bulunmuyor ve bun­dan ötürü epey nazik organlar­. Destek olarak, göğsü çevrelemekte olan deri­nin esnekli­ğin­den  yararlanılıyor­. Lakin göğüsler her an yerçekimine maruz kaldığından, zaman içerisinde sarkma riskiyle yüz yüze kalmaları kaçınılmaz­. Gebelik, vücut ağırlığındaki ani farklılıklar ve arka kasların zayıflama­sı da bu rizikosu artırıyor­. İşte, bu menfi etkilerden  ötürü göğüslerini­zin sarkmasını ve göğüs derini­zin deforme olmasını istemiyorsanız, bu alan için özel olarak hazırlanmış bir­takım kozmetik ürünleri­ni düzenli şekil­de uygulamanız epey ehemmiyet taşıyor­.

Kilo Almamak İçin Öğün Atlamayın

Sponsorlu Bağlantılar:

Az yediğiniz halde yine de kilo veremiyor musunuz?

Az yememe rağmen kilo veremiyorum diyorsanız işte sizin için kalori yakmanın püf noktaları­.

Organizma, alınan ya da verilen  kilolara kolaylık­la uyum sağlayıp onu korumaya programlıdır ­. Böylelikle siz diyet yapmaya başladığınızda organizmanız eski kilonuzu korumaya yönelik kıyasıya bir mücadeleye girer­. Aniden  çok kalorisi ­düşük bir beslenme alışkanlığı edinirseniz, organizma inatla karşı çıkarak bazal metabolizmayı uyarır­­. Yavaş çalışmaya başlayan metabolizma kilo verme süreci­ni ağırlaştırır­. Bun­dan dolayı sağlıklı kilo kaybetmek istiyorsanız, günlük kalori miktarını birdenbire değil, yavaşça azaltın­.

KASLARINIZI MUTLAKA ÇALIŞTIRIN

İstatistiklere göre kaslı insanların metabolizma­sı daha çabuk çalışıyor­. Bun­dan dolayı kaslarınızı güçlendirecek sporlar yapın­. Zira fiziki aktivitenin iki üstün oluşu var: Biri kalorileri yakması, diğeri kas kütlesi­ni genişleterek yağ kütlesi­nin azalmasını sağlaması­.

PROTEİNİ İHMAL ETMEYİN

Et, balık, baklagil, süt, peynir, yumurta ve yoğurt değerli birer protein deposudur­. Aminoasit içeren  bu besinler organizma için kasları inşa etmeye yarayan birer kiremit taşı gibidirler­. Organizma bu aminoasitleri özümsemek amacı ile bol enerjiye, öncelikli olarak de karbonhidrat veya yağlar­dan alınan enerjiye gereksinim duymakta­dır­­.  Yani, proteinli besinler daha çok kalori yakılmasına yol açar­. Lakin aşırıya kaçmamaya özen  göstermekte yarar bulunmakta­.

Aşırı protein almak organizmayı, en  çok da böbrekleri yorar­. Dengeli bir diyette günlük kalori miktarı­nın yüzde 15* 20'si kadar protein alınmalıdır­­.

BOL BOL UYUYUN

Yorgun olduğunuz zaman metabolizma dahil bütün fiziksel işlemler­de otomatik olarak bir yavaşlama mevzu­bahis olmakta­dır­­.  İyi bir uyku organizmayı dinlendirir­­. Bunun için ön hazırlık yapmanız şart­. Hafif bir akşam yemeği yiyin­. Hafif yemek hem iyi uyumanızı, hem de kilo almamanızı sağlar­. Akşam saatlerinde yavaşlayan metabolizma, alınan kalorileri gereğince yakamaz ve vücudun belli bölgelerinde biriktirir­­. ÖĞÜNLERİ ATLAMAYIN Hele kahvaltıyı katiyyen  atlamayın­. Günün bu ilk öğünü, yalnız­ca gün içerisinde enerjik olmanızı sağlamakla kalmaz, gece boyunca uyuyan metabolizmayı da uyandırır­­. Eğer kahvaltı yapmazsanız metabolizma uyanmadığı için kalori yakmayacaktır­­. Üstelik öğle öğününde çok acıkmış olacağınızdan aşırı yiyecek almanız içten  bile olmaz­. Organizmanın doğal ritmi için günde 3 ana ve 2 ara öğün yemeniz gerekir­­. Bu sistemle kaloriler birikmez tam tersi yakılmakta­dır­­. MEYVE VE SEBZE TÜKETİN Acıktığınız zaman atıştır­ma tuzağına yakalanma­mak amacıyla buzdolabınızda daima taze sebze ve meyve bulundurun­. Maydanoz, havuç, salatalık ve domates gibi gıdaları yıkayıp doğrayın­. Üzerine limon suyu gezdirip ayrı ayrı cam kavanozlara alın ve buzdolabın­da saklayın­.

30 DAKİKA SPOR YAPIP KAÇ KALORİ HARCAYABİLİRSİNİZ?

Bisiklet sürme Hızlı pedal çevirerek yarım saatte 260 kalori yaka­bilirsiniz­. Lakin yavaş giderseniz harcayacak olduğunuz kalori miktarı 90'a kadar inebilir­­.

Yüzme Serbest yüzme ile tam tamına 300 kalori harcayabilirsiniz­. Kelebek stili ile 450 kalori, sırtüstü 240 ve kurbağalamada 200 kalori harcarsınız­. İdeal olan yarım saatte bütün yüzme stilleri­ni denemek­.

Hafif koşu Açık havada yarım saatlik bir koşu 300 kalorilik bir harcama manasına gelmektedir­­. Eğer koşmayı sevmiyorsanız, hızlı yürümekle de bu kaloriyi harcaya­bilirsiniz­.

Tenis oynama Yarım saatlik tenis ile 250 kalori harcaya­bilirsiniz­. Lakin dikkat; çiftli tenis maçı yaparsanız daha az yorulacağınızdan 50 kalori daha az harcamış olursunuz­.

EV İŞİ YAPIP KAÇ KALORİ HARCAYABİLİRSİNİZ?

Bulaşık yıka­mak 35 kal­.
Örgü örmek 40 kal­.
Cam silmek 50 kal­.
Ütü yapmak 60 kal­.
Yemek pişirmek 60 kal­.
Elektrikli süpürge ile süpürmek 100* 150 kal­.
Merdiven  çıkmak 200 kal­.

29 Aralık 2014 Pazartesi

Mide Balonu Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Mide Balonu Nedir?

Mide balonu kontrollü kilo kaybetme prosedürdür içinde uygulama­sı en  ba­sit olan yöntemdir, yurdumuz­da da endoskopistler tarafı ile güvenle uygulanır­­.

Mide Balonu uygulaması, endoskopik olarak yapılmakta­dır­­.  Kesinlikle bir ameliyat olmaz­. Hasta sedasyon altındayken  (uyutulurken) endoskopik (ağızdan) girilerek mide içerisinde silikon bir balon şişirilişi , doğal olarak mide içerisinde kullanılan hacmin küçültülüşü işlemidir­­.

Mide balonun­dan sonra genel olarak aynı gün hasta taburcu edilmektedir­­. Çok ender olmakla birlikde bir­takım haller­de yatış gerekebilmekte­dir­­.

Mide Balonunu Kimler Tercih Etmelidir?

Ameliyat rizikosu çok yüksek olan kişiler­.
Ameliyat çekincesi çok olan obez kişiler­.
Verilişi lazım olan kilo miktarı az olup daha önce diyet ve spor programlarıyla başarı sağlayamamış kişiler­.
Acil ağırlık kaybı gerektirmiş olan durumdaki kişiler­.
Geçici şişmanlık tedavisi gerektirmiş olan kişiler­.
Süper obez hasta olup obezite ameliyatı öncesi, cerrahi riskleri­nin azaltılışı gereken  kişiler­.
Mide Balonu Hakkın­da Bilinme­si Gerekenler
Şişmanlığın geçici tedavisinde kullanılır­­.
Şişmanlığa bağlı başka hastalıkların risklerini(Tip II diyabet* damar hastalıkları* eklem hastalıkları* vb­.) mü­him ölçüde azaltmada hastaya maksimum fayda sağlar­.
Kilo kaybına ve kaybedilen  kiloların korunmasına destek olmakta­dır­­.
Şişmanlık cerrahisi öncesi, ameliyat olacak hastaların ameliyat öncesi zayıflatılışı ile cerrahi risklerin azaltılmasına destek olmakta­dır­­.
Geri alındıktan sonra da modifiye diyet programı ile tombul kişi­nin kilo kaybı­nın devamını sağlamaya destek olmakta­dır­­.
Diyet, spor ve ilaç tedavisin­den  sonuç alamamış 5 yıllık tombul insanların şişmanlığı­nın tedavisinde kullanılır­­.
Endoskopik olarak konur, Endoskopik olarak geri alınmaktadır­­.
Endoskopik olarak mide içerisi­ne yerleştirilen  BIB Sistem, 500* 700 cc serum fiziksel ile doldurulur­. Şişman kişi­nin gıda alımını, diyet yardımıile de azaltarak kilo kaybetmesine imkan vermekte­dir­­.
Mide içinde altı ay kalır­­. 6 ay'dan daha fazla bırakılmamalı­.
Mutlaka endoskopi tecrübe­si olan cerrah ve gastroenterologlar tarafı ile uygulanmalı ve hastanın takip edilişi dikkatle yapılışı gerekir­­.
6 ay içinde tombul kişi­nin %20* 25 dolayın­da kilo kaybetmesine imkan vermekte­dir­­.
Geri alındıktan sonra, yumuşak bir diyet programı ile bir sene süresince kayıp kiloların korunmasına imkan vermekte­dir­­.
Uygulanacak hastaların iyi beklenti içinde olan uyumlu kimseler olması, tedavi­nin başarılı olma­sı bakımın­dan mü­him bir koşuldur­.
Mide Balonunun Uygulanmayacağı Durumlar Alkolikler, uyuşturucu bağımlısı şişmanlar­.
Mental deformitesi (bozukluğu) bulunanlar (psikiyatrist gözetiminde 3 ay)
NISAID, Antikoagülan ve sistemik kortikosteroid kullanan şişmanlar­.
Geçirilmiş laparatomili tombul hastalar
Geçirilmişmajör laparaskopik ameliyatlı şişmanlar­.
Enfeksiyöz bağırsak hastalığı olan şişmanlar­.
Özofajitis, ülser gibi gastro intestinal problemleri olan şişmanlar­.
BMI kriterlerine uygun olmayan şişmanlar­.

Göz Altı Şişlikleri İçin Ne Yapmak Gerekir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Göz Altı Şişlikleri İçin Ne Yapmak Gerekir?
Gözaltı morlukları günümüzde hastaların sosyal hayatını, psikolojisi­ni bozacak ölçüde mü­him bir sorun haline gelmiştir­­.

Göz altı morluğunun çeşitli tedavileri vardır. Piyasada satın alınabilecek göz altı kremleri, bakım losyonları, tonikler gibi pek çok ürün etki etmez ve genel olarak bir fayda sağlamaz­. Zira içerisinde birden  çok katkı maddesi bulunmuş olduğu için ve içerisinde ne bulunduğunu bilmediğimiz için hiç bir yararı olmaz­. Hem fazla masraf etmemek hemde kendinizi iyi hissetmeniz için kolay metodları ele almaya özen  gösterdik­.

Göz altı şişliklerin­den  kaçınmak maalesef ki ba­sit olmuyor ve bir kaç kere değil genel­de bu maskeleri uygulamanız gerekir­­.­. Göz altı şişmelerinin ve morluklarının birçok insanın kabusu olduğu da su götürmez bi gerçektir­. Doğal metodlarla, hemde çok ba­sit malzemeler yardımıyla ve hazırlanma­sı ba­sit bir şekil­de kendi maskenizi kendiniz yapın böylece içerisinde ne olduğunu, cildinize ne sürdüğünüzü de bilin­.

Bunun yardımıy­la göz altı şişliklerinizi ve morluklarınızı tedavi etmenizi artık kolaylaştırın ve gün geçtikçe ilerleyişi­ni önleyin­.

Ev yapımı göz altı maskeleleri

1- Gözaltı Şişlikleri İçin Malzemeler:
1 tutam ıhlamur
Hazırlanışı:
1 tutam ıhlamuru demleyin sonra süzüp soğumaya bırakın 2 makyaj pamuğunu çaya batırıp göz kapaklarınızda bekletin.

2- Göz Altındaki Morluk ve Şişlikler için Malzemeler:
1 kaşık kahve
1 yumurta
Hazırlanışı:
1 kaşık kahveyi ile 1 yumurta akını karıştırın ve gazlı bezin içersine serip göz çevresinde 20 dakika bekletin­.

3- Göz Altı Şişlikleri İçin Malzemeler:
2 adet kullanılmış salllama çay poşeti
Hazırlanışı:
Kullanmış olduğunuz iki tane sallama çay poşeti­ni yalnız­ca göz kapaklarınıza koyun ve yarım saat bekletin­. Bu yöntemi hergün uygulamaya özen  gösterirseniz sizi dinlenmiş gösterecek ve bitkinlik ifadenizi yüzünüzden  kaldıracaktır­­.

Yağ Yakıcı Sebze Suyu

Sponsorlu Bağlantılar:

Yağ Yakıcı Sebze Suyu

Kadınların ve erkeklerin çağımızdaki en  büyük sorunu verilemeyen  fazla kilolarıdır­. Yalnız­ca hiç bir şey yemeden  de kilo verilmediği­ni hepimiz zayıfla­mak istediğimiz dönemler­de fark ederizk­. Lakin yoğun çalışma ve zamanın kalmama­sı gibi ne­denlerden  ötürü düzenli bir şekilde spor yapamıyoruz­. Yemediğimiz hal­de kilolar aynı duruyor bu da bizi bütünüy­le psikolojik açıdan çökertiyor olsa bile yine de hiçbir zaman pes etmememiz, kilo verme isteğimize tam gaz devam etmemiz gerekir­­. Bu makale­mizde kilo kaybetmek isteyen  kadın veya erkek olsun hiç fark etmez yağ yakımına yardımcı olacak harika bir sebze suyu tarifi veriyoruz­.

Evde kendi başınıza kolaylık­la hazırlaya­rak içebilecek olduğunuz tarifimiz bütünüy­le doğal ve oldukça etkili­. İşte kilo vermenize yardımcı, doğal ve bir o kadar da sağlıklı bir yağ yakıcı içecek tarifi için yazımızı okumaya devam edin­.

Malzemeler
2 adet orta boy domates
2 adet taze kerevizin sapı
2,5 yemek kaşığı hakiki elma veya üzüm sirkesi
1 adet taze sıkılmış limonun suyu
Yarım çay kaşığı toz kırmızıbiber (acı olması gerekiyor)

Sebze suyunun hazırlanması
Domatesleri yıkayarak kabuklarını tamamen soyun­.
Kerevi­zin saplarını küçük parçalar halinde doğrayın­.
Ardın­dan bu ikisi­ni robot­ta ya da el blenderin­da püre haline getirin ve kalan başka malzemeleri de ekleyerek soğuk olarak aç karnına günde 1 defa olmak üzere 2 hafta süresince afiyetle için­.

28 Aralık 2014 Pazar

Kalp Krizi Nasıl Önlenir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Kalp Krizi Nasıl Önlenirı Kalp damar hastalıklarına bağlı olarak gelişen ölümler, bütün dünyadaki ölümler içerisinde birinci sırada yer alıyor­. Bun­dan dolayı kalp damar hastalığı riski­nin belirlenmesinde sigara, kolesterol yüksek­liği düzeyleri, yüksek tansiyon ve diyabet gibi risk faktörleri­nin taranma­sı ve bu risk faktörleri­nin önlenmeye çalışılışı oldukça önemli­.

Ancak yalnız başına risk faktörleri­nin belirlenme­si üstün­den  yapılmakta olan risk hesaplamaları bilhassa genç yaştaki kişiler­de ve kadın hastalar­da doğru sonuç vermeyebilir­­. Alanın­da uzman ve sertifikalı hekimler tarafı ile uygulanmakta olan "SHAPE Kalp Krizi­ni Önleme Ve Yok Etme Programı"yla kalp krizi riskiyle ilgili bilgi ve kişiye özel yaklaşımlar ile koruyucu ve önleyici tedavi alınabilmektedir­. Liv HOSPITAL'da görev yapan Kardiyoloji Uzmanı Doç­. Dr­. Yelda Tayyareci açıkladı.

SHAPE ileri kalp tarama programı­nın hedefi nedir?
SHAPE tarama sistemi, gizli kalp ve damar hastalığı­nın ortaya konulmasını ve böyle­likle kalp krizine bağlı ani ölümlerin önlenmesi­ni hedefliyor­. Günümüzde kalp damar hastalığı taramasındaki genel yaklaşım, risk faktörleri­nin belirlenme­si ve tedavi edilmesiyken, SHAPE tarama sistemi bir adım ileri giderek damar sertliği­nin tanınma­sı ve tedavi edilişi prensibi­ni benimsiyor ­. Böylelikle tıpkı kanser hastalığı­nın erken  tanısın­da kullanılan tarama testlerinde olduğu gibi, henüz kliniğe yansımadan, damar sertliği­nin erken  süreçte damar görüntüleme testleri ile ortaya konuluşu ve tedavi edilmesi, damar sertliğine bağlı gelişmekte olan kalp krizi ve inme gibi öldürücü hastalıkların gelişim sıklığı­nı da azaltacaktır­­.

Hangi damar görüntüleme testleri kullanılıyorı
Damar sertliği­nin tayininde mevcut tarama testlerine ek olarak, damar görüntüleme­si yapılması, kişi sağlıklı ya da kalp damar hastalığı yönün­den  düşük riskli görünse bile, gerçekte kalp damarları­nın damar sertliği yönün­den  durumu ile ilgi­li mü­him bilgiler vermekte­dir­­. Bu amaçla bütün dünyada yapılmakta olan klinik çalışmalarla damar sertliği taramasın­da kullanımı­nın güvenilir olduğu kanıtlanmış yöntemlerden  temel­de iki tanesi SHAPE tarama sisteminde kullanılmaktadır­. Bunlar­dan ilki ve daha genel­de kullanılanı hasta için hiç bir rizikosu ve yan tesirsi bulunmayan, bir damar ultrasonografi metodu olan karotis Doppler inceleme­si ile boyun atar damarı­nın duvar kalınlığı­nın ve damar duvarın­da mevcut olabilecek damar sertliğine sebep olan plakların görüntülenmesidir­­. Başka bir yaklaşım ise koroner damarların bilgisayarlı tomografi ile kireçlenme düzeyi­nin incelenmesidir­­. Bu teknikle bir miktar radyasyon maruziyeti gibi bir durum mevzu­bahis olsa bile, günümüzde bu amaçla kullanılan yüksek teknolojili aygıtlar ile bu en  alt seviyeye indirilmiştir­­.

Kalp krizi gelişimi ile alakalı bilinme­si lazım olan gerçekler Kalp krizi ve buna bağlı ölümler bütün dünyadaki ölümler içerisinde birinci sırada yer alır­­. * Kalp damar hastalığına sahip insanların yüzde 50’sinde ilk başvuru kalp krizi ya da ani kalp ölümüyle olur­. * Hipertansiyon, diyabet, obezite ve kolesterol yüksek­liği seviye­leri gibi kalp damar hastalıklarına ait risk faktörleri, kalp krizi­nin öncesin­den  tahmin edilmesinde kafi olmaz­. * Normal kolesterol düzeyi, sağlıklı bir yaşam için oldukça önemlidir­­. Lakin yine de normal kolesterol düzeylerine sahip olmak kalp krizi geçirmeyecek olduğunuz manasına gel­mez­. Yapılan çalışmalarda, kalp krizi geçiren  hastalarda, kalp krizi esnasın­da ölçülen  kolesterol seviye­leri incelendiği zaman hastaların yüzde 77’si­nin normal kolesterol düzeylerine sahip oldukları görülmüştür­.

Damar sertliği nedir?
Damar sertliği kalp krizi, inme ve periferik damar hastalığına yol açabilen  öncelikli sebeptir­­. Vücudumuzdaki damar sistemi, organ ve dokularımızı beslemek ve onlara oksijen  sağlamakla görevli gelişmiş bir atar damar sistemine maliktir­­. Atar damarlar bunun yanı sıra, kan akımı­nın ve basıncı­nın düzenlenme­si , enfeksiyon ve yaralanma hallerinde bölgesel tamir mekanizmaları­nın gerçekleştiği yapılardır­­.  Atar damarlar bu görevleri­ni duvar yapıları ince ve esnek olduğu müddetçe layıkıyla yerine getirirken, bazı kalıt­sal ve çevresel faktörlerin etki­yi ile meydana gelen  inflamasyon netice­si damar duvarın­da meydana gelen  kalınlaşma, sertleşme ve duyarlılık netice­si ""damar sertliği"" denilen  hastalık süreci ortaya çıkmakta­dır­­.

Neden  görüntüleme yapılması gerekir?
Kalp krizi ba­sit öngörülebilen  bir durum olmaz­. Önceden  uyarı vermeyebilir ve ansı­zın gelişmektedir­­. Hastayı hazırlıksız ve korunaksız yakalar­. Boyun atar damarların­da damar sertliği saptanmışsa, buna göre çok daha küçük çaplı olan kalp damarların­da damar sertliği olma­sı kaçınılmazdır­­.  Hem boyun atar damarında, hem de kalp damarların­da damar sertliği­nin erken  tanısı, koruyucu tedavi yaklaşımları ile inme ve kalp krizi gibi öldürücü hadise­leri önler­.

Kimler kalp krizi rizikosu taşıyor?
Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, diyabet ve sigara bilinen  en  temel risk faktörleridir­­. Lakin kalp krizi geçiren  hastaların yüzde 50* 70’i kalp krizi geçirme den  evvel riskleri­nin farkın­da olmaz­. Bun­dan dolayı kalp krizi riski­nin güvenilir metodlar­la değerlendirilişi oldukça önemlidir­­.

Nasıl güvenilir bir kalp taraması yaptıra­biliriz? Kalp damar hastalığı­nın erken  tanısı ve damar sertliği­nin görüntülenmesinde uzmanlaşmış ve SHAPE teşkilatu tarafı ile sertifikalanmış uzman hekimler tarafı ile yapılmakta­dır­­.  Detaylı klinik araştır­ma ve damar görüntüleme­si ile kalp krizi yönün­den  riskiniz ile ilgi­li daha güvenilir bilgi edinebilir ve kişiye özel yaklaşımlarla koruyucu ve önleyici tedavi ala­bilirsiniz­.

25 Aralık 2014 Perşembe

Benler Kanser İşareti midir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Benler Kanser İşareti midir?

Hızlı büyüyen bazı benler kanser işareti olabilir. Kimisi doğduğumuz gün­den  bu yana bizimle, kimisi daha sonradan oluşuyor­. Bazısın­da tek tük, bazıların­da ise sürüyle olan benler, hemen  hemen  hepimi­zin ortak noktası­. Çoğu zararsız olsa bile bazısı hayatımızı tehdit etmekte olan bir unsur haline dönüşebiliyor­. Uzmanların açıklamalarına göre, eğer benleriniz ansı­zın büyüdüyse, miktarca arttıysa veya düzensizleşiyor ise dikkatli olmakta fayda bulunmaktadır­. Peki; benlerimizi nasıl korumalıyız, hangilerine karşı daha kontrollü yaklaşmamız gerekir, kimler ben  haritası çıkartmalıdır?

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr­. Canan Aslan öğrenilmek istenen  soruları yanıtladı: Vücutta bulunan her renkli noktayı veya kabarıklığı ben  olarak adlandırma­mak gerekmekte­dir­­. Gerçek benler deriye renk veren  melanosit denilen  hücrelerin bir araya toplanarak deri­nin üst tabakalarına göç etmesiyle olmakta­dır­­.  Bunlar, doğuştan olabileceği gibi daha sonra da meydana gele­bilir­­. Oluşumların­da kalıt­sal faktörlerin yanı sıra güneş ışığı veya solaryum gibi dış etkenler de neden  olabilmekte­dir­­. Bağışıklık sistemi­ni baskılayan ilaç kullanılışı ve gebelik gibi hormonal etkenler de ben  artışın­da büyük rol oynuyor­.

SOLARYUMA GİTMEYİN
Benleri olan insanların güneşten  iyi korunmaları çok önemli­. Doğuştan olan benleri engellemek olanaklı olmasa bile daha sonra çıkan benlerde, sayıları­nın artmama­sı ve tehlikeli olmayışı için güneşten  iyi korunmak, güneş yanığı geçirmemek, solaryuma da girmemek gerekmekte­dir­­. Öte yan­dan kemer, sütyen, ayak tabanı, avuç içi gibi tahriş olma­sı olanaklı bölgelerdeki benlere daha çok dikkat edilmelidir­­.

HIZLI BÜYÜYEN BENLER RİSK FAKTÖRÜ
Genetik faktörlerin tesirli olduğu benler doğumda veya hayatın ilk iki senesinde ortaya çıkar­. İlerleyen  yaşlar­da meydana gelen  benler­de ise güneş yanığı geçirmek, devamlı güneşe maruz kalmak hem benlerin sayısı­nın artışı­na hem de şekilleri­nin bozulmasına neden  olmakta­dır­­.  Kenarlar­da düzensizlik, ani büyüme, renkte koyulaşma, üstün­de kanama ve yara olma­sı veya benin içinde birkaç rengin bir arada olma­sı gibi sebep­ler si­zin için bir uyarı niteliği taşımalı­. Böyle haller­de mutlak suretle dermatolojik muayeneden  geçmeniz gerekir­­. Bununla birlik­te gerekli haller­de kuş­ku edilen  benin çıkartılarak patolojik araştırmaya de gönderilişi gerekmekte­dir­­.

BEN HARİTANIZI MUTLAKA ÇIKARIN
Belli aralıklarla da olsa insanların benleri için muayeneden  geçmeleri ve kendileri­nin sıklık­la benleri­ni kontrol etmeleri şart­. Zira kanser türlerin­den  olan malign melanom lezyonları­nın mü­him bazısı ben  üstün­de oluşuyor­. Bu kanser türü hızlı bir şekil­de bütün bedene yayıldığından, erken  teşhis edilmediğinde tedavi şansı büyük oran­da ortadan kalkıyor­. Lakin erken  evrede tanı ile hastalığın tedavi edilişi olanak­lı­. Bilhassa fazlaca sayıda beni bulunanlar, beyaz tenliler, ailesinde benle ilgili problem yaşayanlar mutlak suretle benlerin haritasını çıkartmalı­. En az sene içerisinde bir defa de kontrolden  geçmeli­.

YANLIŞ İNANIŞLAR TEDAVİNİN ÖNÜNDE ENGEL
Benlere cerrahi teşebbüs uygulandığı zaman kötü huylu bir şekle dönüşebileceği ya da yayılabileceği inanışı oldukça yanlış­. Benin riskli görüldüğünde veya kanserleşme halinde cerrahi teknikle çıkarılışı gerekmekte­dir­­. Bu çıkartma işlemi lokal anestezi altın­da yapılıyor ve hastanın günlük hayatını etkilemiyor­.

AŞAĞIDAKİ BELİRTİLER SİZDE VARSA MUTLAKA ÖNEMSEYİN
Yapısı asimetrikse,
Kenarların­da düzensizlik var ise,
İçinde birden  fazla renk bulunuyor ise,
Çapı normalden büyükse,
Yüzeyinde, boyutun­da ve biçimin­de farklılık meydana gelmişse,
Üzerinde kanama ya da kaşıntı oluyorsa,
Üzerinde yara bulunuyorsa

Greyfurt Nelere İyi Geliyor

Sponsorlu Bağlantılar:

Greyfurt Nelere İyi Geliyor

Senelerdir yağ yaktırır, zayıflatır umuduyla greyfurt suyu içtik. Hat­ta bazılarımız da sabah aç karnına 2-3 bardak greyfurt suyu içmekten  mide rahatsızlıklarına hastalıklarına sebep oldu­.

Greyfurt yağları yakmıyor. gerçek hayat­ta hiç bir gıda­nın direk yağ yakıcı etki­yi bulun­maz­. Greyfurdun kalori değeri, enerjisi oldukça düşük, su oranı da çok yüksektir­­.

Greyfurdun muhteviyatın­da mevcut olan zengin Vitamin C, bağışıklık sistemi­ni güç verir, demir emilmesi­ni kolaylaştırır, kansızlığı önler­.

Kanserojenik nitrozaminlerin oluşmasını engeller­. Yara iyileşmesi­ni çabuklaştırır­­. Bununla birlik­te kolesterolü düşürücü etki­yi de bulunmaktadır­­. 

Greyfurt ayrıca B1 vitami­ni yönün­den  da iyi bir kaynaktır­­. B1 vitamini, karbonhidrat metabolizmasın­da görevlidir­­. Kas ve sinir sisteminde etkisi bulunur­.B1 vitami­ni kasları güç verir, iştahı dengeler, mide asidi düzenler, sindirimi kolay hale getirir­­. B1 vitami­ni greyfurdun içinde mevcut olan niasin ile birlikte; karbonhidrat, protein, yağ metabolizmasın­da görevli olan enerji metabolizmasını düzene sokan birçok enzimin yapısın­da bulunmaktadır­­.

Kolesterolü düşürür­. Greyfur­da kırmızı rengi veren  pigment laykopen  doğadaki en  güçlü antioksidanlar­dan bir tanesidir­­. Laykopen  aynı an­da LDL kolesterol denilen  kötü huylu kolesterolün oranını azaltır, kalp damar hastalığı, prostat ve meme kanserinde koruyucu etki ortaya koyar­.

Greyfurt ayrıca yoğun ve kaliteli posa ihtiva eder­. Dolayısı ile tam anlamıyla greyfurt yediğinizde, maksimum fayda sağlar­. Greyfurt­ta bulunmakta olan posa çeşidi pektin kıvam oluşturur, su ve iyon bağlar pelteleştirir ve bağırsağın çalışmasını yönlendirir­­. Pektin ayrıca şekerin emilmesi­ni geciktirdiği için şeker hastası olanların kan şekeri­ni dengelemelerinde pozitif etki ortaya koyar­. Pektin, kolesterolü ve safra asitleri­ni bağlar, kolesterolün emilmesi­ni azaltır, safra taşı oluşmasını engeller­.

Greyfurt karaciğer­de yağ depo edilmesi­ni önleyen  inositol yönün­den  iyi bir kaynaktır­­. İnositol saç sağlığı­nı da korur­. Kan kolesterol düzeyi­ni olumlu yönde etkilemektedir­­. Fazla kilonun karaciğeri yağlandırdığını düşünürsek, düzenli greyfurt tüketilme­si karaciğeri korur­.

Greyfurdun bilhassa beyaz bölümünde mevcut olan biyoflavonoid, kansere karşı koruyucudur, antioksidan rolü vardır ve LDL oksidasyonunu önler­. Biyoflavonoid ayrıca farmakolojik olarak yüksek kan basıncı tedavilerinde kullanılan mü­him bir maddedir­­.­.

Greyfurdun içinde mevcut olan başka yiyecek elementleri; folik asit, pantotonik asit, E vitami­ni HDL kolesterolü denilen  iyi huylu kolesterolü yükseltir­­.

Harcamış olduğunuz enerjiyi yükseltip, aldığınız enerjiyi kontrol altına alarak, sağlıklı gıdalarla beslenerek fazla yağlarınızı yaka­bilirsiniz­. Greyfurdu bütünüy­le tok karnına yerseniz; sağlığınızı koruyan ve geliştiren  ve kilo vermeye yardımcı olan birçok etkisin­den  faydalanmış olursunuz­. Greyfurt içinde mevcut olan yiyecek elementleri ile metabolizmanı­zın sağlıklı çalışmasına yön verir, sağlığınızı korur ve geliştirir­­. Zayıflama diyetlerinde kilo vermenize katkıda bulunmaktadır­­. 

Günlük 1 tane greyfurt tüketin­. Tok karnına ve öğün üzerine greyfurt yediğinizde maksimum fayda sağlamış olursunuz­. Öğlen  ya da akşam yemeğinde greyfurdu salatanı­zın içerisi­ne doğrayıp tüketebilecek olduğunuz gibi yemekdan sonra meyve olarak da yiyebilirsiniz­.

Kadınlarda İdrar Kaçırmanın Tedavisi Var

Sponsorlu Bağlantılar:

Kadınlar­da İdrar Kaçırmanın Tedavisi Var

Bilhassa kadınlar­da büyük soruna neden  olan idrar kaçırmanın "tedavi edile­bilir bir hastalık" olduğu bildirildi­.

Üroloji Uzmanı Opr­. Dr­. M­. Gürkan Özkan, bilhassa kadınlar­da büyük soruna neden  olan idrar kaçırmanın "tedavi edile­bilir bir hastalık" olduğunu söyledi­.

İdrar kaçırma, kadınlar için mü­him bir sağlık sorunu­. Yaygın inanışın tam tersi idrar kaçır­ma yaşlanma süreci­nin normal bir netice­si olmaz­. Kadı­nın iş, sosyal ve özel yaşantısın­da ciddi sorunlara sebep olan idrar kaçırmanın çözümünü, modern tıp, tanı ve tedavi yöntemleriyle bulmuş durumda­.

Rutin işler sırasında, idrarın ani ve istemeden  idrar yolun­dan dışarı çıkı­şının, "idrar kaçırma" olarak tanımlandığını belirten  Üroloji Uzmanı Opr­. Dr­. M­.Gürkan Özkan, "Her beş kadın­dan biri, hayatı­nın bir süreci boyunca bu sorunla yüz yüze kalıyor­. Erken  evreler­de tanı konulduğu takdirde, pek çok kadı­nın ortak sorunu olan idrar kaçırmanın ilaç ve egzersizle bile ortadan kaldırılabiliyor­. Stres kadınlardaki idrar kaçırmanın en  fazla görülmekte olan tipi­ni oluşturuyor­. Stres tipi idrar kaçırmanın en  fazla sebe­bi pelvik taban kasları­nın zayıflaması­. Pelvik kasları, taban üretrayı, idrar yapma zamanı gelinceye dek kapalı tutuyor­. Pelvik taban zafiyeti olduğunda, egzersiz ve öksürme gibi karın iç basıncını artıracak durumlar, üretranın açılmasına ve idrar kaçırmasına neden  olmakta­dır­­.  Bir başka nedeni­ni ise idrar torba­sı boşalmasını kontrol edici kasların yetersizliği oluşturuyor­. Bu kaslar görevleri­ni yerine getiremediklerinde, öksürme ve egzersiz gibi türlü hareketler esnasın­da idrar kaçırılıyor­. Çok sayıda müdahaleli doğum, obezite, iri bebek doğurma, ailevi yatkınlık ve menopoz, idrar kaçır­ma sorunun­da risk faktörleri­ni oluşturuyor" dedi­.

Üroloji Uzmanı Op­. Dr­. M­. Gürkan Özkan, güçlü bir tuvalete gitme ihtiya­cı hissedildiği an­da tuvalete yetişemeden  idrar kaçırmayı "acil idrar tutamama" olarak tanımladıklarını ifade ederek, "Stres idrar kaçırmadan değişik olarak pelvik tabandaki zayıflıktan değil, idrar torba­sı kasları­nın aşırı aktif olmasın­dan kaynaklanmakta­dır­­.  Stres idrar kaçır­ma ile acil idrar kaçırmanın bir arada olduğu haller­de miks idrar kaçırmadan söz edildiği­ni belirtiyor­. Örnek verecek olursak hasta hem öksürdüğünde veya hapşırdığında, hem de bazı zamanlar ani bir sıkışma hissi sonra­sı idrarını kaçırabiliyor­. Mesanede kapasitenin üstün­de idrar depolandığı zaman idrar yapma zorunluluğu hissetmeden  küçük miktar­da idrar kaçır­ma görülmekte­. Kadın hiç bir zaman mesanesi­ni bütünüy­le boşaltamadığı hissine kapılıyor­. Diyabet, pelvik yaralanma, geniş pelvik cerrahi, omurilik yaralanmaları ve multipleskleroz gibi haller­de kas tonusunun kaybolma­sı sonu­cu oluşuyor" diye konuştu­.

CERRAHİ OPERASYONLARDA BÜYÜK BAŞARI
Tanıda idrar tipi­nin belirlenmesi­nin büyük ehemmiyet taşıdığını, çünkü her tür idrar kaçırmada her tedavi yaklaşımı­nın tesirli olmayabildiğini, bu açıdan en  uygun tedavi­nin idrar kaçır­ma tipine göre belirlenme­si gerektiği­ni vurgulayan Üroloji Uzmanı Op­. Dr­. M­.Gürkan Özkan tedavi ile ilgi­li şu bilgileri verdi:

"Başka tedavi yaklaşımları başarısız olduğun­da cerrahi müdahale yapılmakta­dır­­.  Artık günümüzde lokal aneztezi uygulama­sı ile bile uygulanabilen  çok basit, daha az invazif (daha az kesiyle yapılan) çok kısa bir zaman­da uygulanabilen  oldukça etkili, taburcu olma ve iyileşme süreci çok daha kısa yeni metotların geliştiği­ni belirtmekte­. Yirmi dakikada uyuşturma yöntemiyle kapalı cerrahi uygulayarak işlem bitmekte­. Hastada herhangi bir ameliyat izi olmamakta ve bu tedavi ile idrar kaçır­ma yüzde 90’a varan oranla ortadan kalkmaktadır­­.  İdrar kaçırma, genel­de tedavi edilebilen  bir durum olsa bile her kadın­da ve her tür idrar kaçırmada her tedavi yaklaşımı tesirli olamayabiliyor­. En doğru tedavi, idrar kaçır­ma tipine göre belirleneceğin­den  dolayı, idrar kaçırmanın tipi­nin belirlenme­si ve doğru tanı­nın konuşu çok önemli­. İlaç tedavisinde ise önemli olan idrar kaçır­ma tipi­nin doktor tarafı ile yapılacak muayeneyle belirlenmesidir­­. Acil idrar kaçırmada ilaç tedavisi ön plana çıkarken, başka idrar kaçırmalar­da cerrahi tedavi gerekiyor­. Günümüzde de oldukça tesirli olan kullandığımız ilaçlar mevcuttur­."

23 Aralık 2014 Salı

Hamilelikte Bel Ağrısı Nasıl Önlenir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Bel Ağrısı Nasıl Önlenir?

Gebelikte vücudun ağırlık merkezi­nin değişmesi ile ve eklemlerin gevşemesi ile bel ağrıları hissedilmeye başlamaktadır­­.  Hamile hanımların yaklaşık %50’sinde bel ağrıları şikayetleri görülür­­. Yoğunluğu, şiddeti bireyden  bireye değişse de hamileliğin en  sıkıntı yaşanmakta olan bir sorunu da bel ağrılarıdır­­.  Tamamen  ağrılar­dan kurtulmak olanaklı olmasa bile bazı tedbirler ile ağrılarınızı hafifletebilirsiniz­. Bilhassa hamilelik öncesi bel­de ağrı yaşıyorsanız hamile kaldığınız zaman meydana gelebilecek ağrılar için daha özenli hareket etmeniz gerekir­­.

Gebelikte bel ağrılarını engellemek amacı ile neler yapmalısınız?

Göbeğini­zin büyümesiyle beraber ağırlık sizi öne çekecektir­­. Kamburlaşmayı önle­mek amacı ile dik durmaya çabalayın­.
Gebelik sürecinizde ortopedik ayakkabıları tercih etmeniz bel ağrılarınızı önleyecektir­­. Kullandığınız ayakkabılar dümdüz tabanlı ve yüksek topuklu olmamalıdır­­.  Hafif topuklu ayakkabılar giyin­.
Uzun süre ayakta durmayın­.
Eğer oturarak çalışıyorsanız uzun süre oturmayın arada dolaşmak sizi rahatlatacaktır­­.
Oturduğunuz sandalyeye belinizi destekleyecek minderler koyun­.
Ağır eşyaları taşımayın­.
Gebelikte yan yatmanız bel ağrılarınızı hafifletecektir­­.
Egzersiz ve spor yapmanız oluşacak bel ağrılarınızı engelleyecektir­­.
Şiddetli ağrılar yaşadığınızda belinize ılık havlu koyun­. Hafif masajda rahatlamanızı sağlayacaktır­­.
Yerden  eşya alırken  dizlerinizi bükerek alın­. Dizlerinizi bükmeden  direk yere eğilmeniz belinize oldukça zararlıdır­­.
Gebelikte kilo alımınıza dikkat edin­. Kilonuz arttıkça bel­de ağrı yaşama riskiniz yükselecektir­­.
Kullandığınız yatağın sert olması gerekir­­.
Gün içinde ayağını­zın altına yastık koyarak bir müddet mutlak suretle dinlenenin­.

Ağız Kokusu Hangi Hastalıklardan Olur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Ağız Kokusu Hangi Hastalıklardan Olur?

Ağız kokusu, günümüzde, bilhassa medeni toplumlar­da sosyal ve psikolojik sorunlara neden  olan bir şikayettir­­.  Ağız kokusunu bir hastalık olarak tanımla­mak zor olmakla bir­likte ağız kokusu bir çok hastalığa eşlik edebilir ya da bir hastalık işareti ola­bilir­­.

Diş Hekimi Yeşim Tüfekçi Hemiş'e ağız kokusu bir hastalık işareti midir? diye soruldu­. İşte vermiş olduğu çarpıcı açıklamalar­.­.­.

"Ağızdan gelen  huzur­suz e­den  kokuya "ağız kokusu" ya da "halitosis" denilir­­. Ağız kokusunu fiziksel ve patolojik olarak iki guruba ayırmak olanaklıdır­­.

Fizyolojik başka bir deyişle normal kabul edilen  ağız kokusu ki­şi sabah uyandığı zaman dil sırtın­da üreyen  bakterilerin ya da sindirim kanalın­da biriken  gazların meydana getir­diği kokudur­.

Dişleri ve dil sırtını fırçalamak, gerekirse çinko ihtiva eden ağız gargaraları kullanmakla önüne geçile­bilir­­. Beslenmeden sonra meydana gelen  ağız kokusu da normal bir durum kabul edi­lir­­. Örnek verecek olursak sarımsak tüketen  insanlarda kan­da biriken  aromatik gazlar, nefes alıp vermekle dışarı atılırken  ağız kokusuna neden  olurlar­. Bu tür kokular tedavi gerektirmiyor­.

Patolojik ağız kokusu ise gerçek halitosis denilen  ve geçmesi için tedavi gerektiren ağız kokusudur­.

Ağız kokusunun sebep­leri öncelikli olarak ağız içinde aranmalıdır; ağızda çürük diş ve dişeti iltihabı, temizlenemeyen  uyumu bozuk protezler var ­ise gerekli tedavilerin uygulanma­sı gerekir­­.

Ağzın içinde böyle bir durum yok ise ya da tedavi sonra­sı da kişi ağız kokusun­dan şikayet ediyor ise başka etkenler gözden  geçirilmelidir­­. Bu başka etkenlere bakacak olursak;

- Üst ve alt solunum yolu iltihapları
- Şeker hastalığı
- Karaciğer ya da böbrek yetmezliği
- Metabolik bozukluklar
- Ayrıca açlık, diyet, oruç tutma, hamilelik gibi haller­de da ağız kokusu oluşa­bilir­­.

Önceleri de belirtildiği üzere ağız kokusunun sebe­bi öncelikli olarak ağızda araştırılması gerekir­­. Diş çürükleri ve dişeti iltihabı ağız kokusunun mü­him sebep­lerindendir­­. Eskiyen protezler kontrol edilmeli ve gerekiyorsa değiştirilmelidir­­. Ağız bakımına ehemmiyet verilmeli diş hekimi­nin önerisi doğrultusun­da diş fırçalamanın yanı sıra diş ipi, ağız duşu gibi yardımcı ürünlerden  faydalanılmalıdır­­.

Bunların hari­cinde daha fazla su içmek, kolay şeker tüketimi­ni azaltmak, lokmaları iyi çiğnemek, sakız, ağız gargarası gibi ürünler kullanmak, sigara içmemek gibi önlemlere başvurula­bilir­­."

Burundaki Siyah Noktalara Basit Bir Çözüm

Sponsorlu Bağlantılar:

Burundaki Siyah Noktalara Basit Bir Çözüm

Şu burnumuzdaki siyah noktalar yok mu­. Ne kadar temizlesek de, bakım yapsak da tam anlamıyla temizlenmiyor­. Sıkmaya kalktığımızda ise o da kalıcı izlere, lekelere ve kızarıklıklara sebep olmakta­dır­­.

Fakat şimdi sizlere alışılagelmişin dışında bir öneride bulunmak istiyorum. Öncelikli olarak bir vazeline ihtiyacımız bulunmakta­. Vazeli­ni aldıktan sonra az miktar burnunuzun üzerine güzelce sürün­. Üzerine streç film koyun ve sonrasında yine üzerine ısıtılmış bir havluyu basarak kapatın. Bir süre bekleyin­. Sonrasın­da peçete ile yanlardan hafifçe sıkın­. Siyah noktalarını­zın nasıl çıktığını ve temizlendiği­ni gözlerinizle göreceksiniz­. Üzeri­ni de güzelce yıkayın fakat katiyyen  elinizi sürmeyin.

22 Aralık 2014 Pazartesi

Göğüslerin Formu Nasıl Korunur?

Sponsorlu Bağlantılar:

Göğüslerin Formu Nasıl Korunur?

Çok fazla kilo ala­rak vermekten  veya spor yapmamaktan göğüsler sarkıp elastikiyeti­ni kaybedebiliyor­. Göğüslerin zaman ilerledikçe formlarını kaybettikleri ve bu durumun, bilhassa vücut görünümüne çok ehemmiyet verenler için, oldukça sıkıcı olduğu kesindir­. Esasın­da vücut şeklimiz günlük yaşantımıza bağlı bir şekil­de belirlenmekte­dir­­. Pek sık kilo ala­rak vermekten, yanlış egzersizlerden  veya spor yapmamaktan ötürü, kimi kişiler­de göğüsler erken­den  sarkıp elastikiyeti­ni kaybedebilmektedir­. Bu kadınların birçoğu dolgulu sutyen  kullanmadan bir şey giyemez, hiç bir giyeceği kendilerine yakıştıramaz olurlar.
göğüs formu nasıl korunur

Eğer siz de, bu çe­şit bir problemle karşı karşıysanız Coliseum Spor Merkezi'nde Fitness hocalığı yapan Elif Hotaman'ın önerdiği hareketlerle bu durumu birazcık da olsa iyileştirebilirsiniz­.­. Eğer hala bu çe­şit sorunlarla karşılaşmadıysanız da bunu olanaklı mertebe geciktirebilir, bu egzersilerle göğüslerini­zin formunu uzun seneler koruya­bilirsiniz­.

Şınav çekin
Elleriniz ve dizlerini­zin üstün­de duru­nuz­. Dirsekleriniz yana doğru bakmalı­. Kollarınızı dirseklerinizden  büküp aşağı yukarıya doğ­ru inip çıkarak şınav çekin­. Bu hareketi 12 kez tekrarlayın­. Hareketler esnasın­da düzenli şekil­de nefes ala­rak vermeyi unutmayın­. Bu hareketle göğüs ve arka kol kaslarını çalıştırmış olursunuz­. Bun­dan başka ön omuz kaslarınız da aktif duru­ma gelecek­. Şınav, bilhassa kuvvetsiz bulunanlar ve yeni başlayanlar için oldukça iyi bir başlangıç hareketi aynı anda­.­.­.

Daire çizin
Yere dümdüz, sırtüstü uzanın­. Bacaklarınız dizlerinizden  bükük şekil­de dursun­. İki elinize dambıl veya 1 er litrelik su şişeleri alın­. Şimdi dambıl fly hareketi­ni yapmaya başlaya­bilirsiniz­. Bunun için, Kollarınız gergin bir şekildeyken  havada yukarıdan aşağıya büyük daireler çizin­. 12 kez tekrarlayacak olduğunuz bu hareket göğsünüzün tam açılmasını sağlıyor ve sarkmaları önlüyor­.

Açıp kapayın
Yerde, dizlerini­zin üstün­de duru­nuz­. Gövdeniz olanaklı mertebe dik olsun­. Ellerinize yine ağırlıklar alın ve kollarınızı dirseklerden  bükük şekil­de ortada birleştirin­. İki kolunuzu da yanlara doğru açın­. Ardın­dan ilk pozisyonunuza dönün­. Bu açıp kapama hareketi­ni aynı şekil­de 12 kez tekrarlayın­.

Ve biraz kendinizi zorlayın
Son egzersizimiz tam şınav çekme­. Kollar bütünüy­le gergin olsun­. Tüm vücut ağırlığınız kollarını­zın üzerinde­. Aynı şekil­de düzenli nefes alış verişine dikkat edip şınav çekin­. Fakat karnını­zın yere değmemesine dikkat etmeniz gerekir­­. Bunun için 4 * 5 cm­. bir alçalma yapmanız yeterli­. Öncelik­le zorlansanızda 12 kez yapmayı boşlamayın­. Bu sayıyı gün geçtikçe daha da artıra­bilirsiniz­. Bu hareketin bütün göğüs kaslarını­zın çalışmasını sağladığı­nı da ekleyelim­.

Saç Dökülmesinin Ne Kadarı Normal?

Sponsorlu Bağlantılar:

Saç Dökülmesinin Ne Kadarı Normal?

Saçların sağlıklı yani dolgun ve parlak görünmesi, güzelliğin vazgeçilmezleri içerisinde yer alıyor­.

Günde 50 ila 100 tel saç kaybı normaldir ve korkulacak bir durum yoktur.

Peki saçlar dökülmeye veya kırılmaya başlamışsa ne yapacağız? İşte sadece güzelliğiniz için değil, sağlığınız için de tehlike belirtisi olabilecek bu durumları ciddiye almanız gerekiyor.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Dr­. Yeşim Tekin, saç dökülmeleri­nin sebep­leri ile ilgi­li bilgi verdi­.

İster uzun, isterse kısa olsun saçlar, güzelliğin bütünleyen ayrılmaz bir parçadır­. İşte bun­dan ötürü kadınların pek çoğu, saçları­nın gerek renginde gerekse modelinde yapmış oldukları değişimlerle farklı güzellikleri yakalayabiliyorlar­. Lakin bazı zamanlar saçlar, oldukça iyi bakılmasına rağmen  dökülmeye başlamaktadır­. İşte o zaman bir panik havası yaşanıyor­. Bu durumda akla gelen  ilk soru; "acaba saçlarımın hepsi mi dökülecek?" sorusu olmakta­dır­­.  Oysa her dökülme karşısın­da kay­gı etmenize gerek bulun­maz­. Zira saçlar her 4 sene içerisinde bir yenileniyor!

Saç teli vücudun başka kılları gibi 'büyüme, geçiş, dinlenme' olmak üzere üç basamaktan geçiyor­. Saç teli­nin kaybı bu dönemlerin herhangi bir tanesinde olsa bile, genel­de dinlenme fazın­da meydana geliyor­. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr­. Yeşim Tekin, saç telleri­nin %85'i­nin büyüme fazın­da %'15'i dinlenme fazın­da olduğunu belirterek, ortalama olarak her dört sene içerisinde bir saçların büyük kısmı­nın yenilendiği­ni söylüyor­.

GÜNDE 50 İLA 100 ADET SAÇ KAYBI NORMAL BİR DURUMDUR

Günlük ortalama olarak 50 ila 100 adet saç teli­nin dökülmesi normal sınırlar­da olduğu için kay­gı etmemek gerekmekte­dir­­. Lakin kişi­nin saç yoğunluğu çevresindekiler tarafı ile fark ediliyorsa, bu toplam saçın %25'lik bölümünde kayıp olduğu manasına geliyor­. Bu durumda günlük saç kaybı 100 ila 200 adedi bulduğundan, doktora başvurma zamanı­nın geldiği­ni gösterir­­.

Saçları dökülmeye başlayan insanların doktorlar­dan öğrenmek istediği ilk cevap saç dökülmesi­nin kalıcı olup olmayacağı­.­.­. Zira kalıcı saç dökülmeleri tedavi edilmediği takdir­de saç kaybı gittik­çe artar­. Hat­ta bazı zamanlar tedavi uygulansa bile saç kaybı devam edebilmektedir­. Kalıcı dökülmelerin bazısı saçlı deride harabiyet yaparak belli bir alan­da iz bırakabilmektedir­.

Dr­. Yeşim Tekin, saç kaybı­nın öncelikli sebep­leri­ni şöyle sıralıyor:

* Bazı kalıt­sal hastalıklar
* Radyasyon
* Termal ve kimyasal yanıklar
* Tümörler
* Mekanik travma
* Bazı cilt hastalıkları (liken, lupus vb­.)
* Bazı enfeksiyonlar (frengi, cüzzam, mantar, zona)

BAZI DÖKÜLMELERİN GERİ DÖNÜŞÜ OLUYOR
Geri dönüşlü saç dökülmeleri büyüme ya da dinlenme fazın­da meydana gelebiliyor­. Büyüme fazındakiler ansı­zın ortaya çıkar­. Bu tür dökülmeleri­nin sebep­leri arasında; kemoterapi ilaçları, kolçisin, haşere ilaçlarıyla zehirlenme, ileri derecede açlık, radyasyona maruz kalma geliyor­. Saçların %90'ı haftalar içinde kaybediliyor fakat neden  ortadan kalkınca kendi kendi­ne düzeliyor­.

Dökülmeye neden  olan sebebin ortaya çıkmasın­dan yaklaşık 2* 5 ay sonra dökülme yoğunlaşıyor­. Bu tür şikayetlerle gelen  kişiler­de uzmanlar, dökülmelere neden  olabilecek pek çok faktörü sorguluyorlar­. Bunlar; yüksek ateş, tifo, AIDS benzeri enfeksiyonlar, ilaçlar (pıhtılaşma önleyiciler, hormonlar, lipid düşürücüler, epilepsi ilaçları, düşük doz kemoterapötikler, ağır metaller, tiroid ilaçları, A vitami­ni vb­.), hormonal değişimler (doğum sonrası 2* 4­. ayda, doğum kontrol hapları­nın başlanma­sı ya da bırakılması, tiroid hastalıkları vb­.), yeme bozuklukları, demir eksikliği, çinko/biotin eksikliği, emilim sorunları, fiziksel stres (kaza, ameliyat geçirme vb­.), emosyonel stres (boşanma, yakın birini kaybetmek, savaş durumları vb­.) Bu tür dökülmeler de, nedenin ortadan kalkmasıyla bir­likte geri dönüşlü olmakta­dır­­.

SAÇLARINIZI İKİ GÜNDEN DAHA FAZLA KİRLİ BIRAKMAYIN

Günlük saç kaybı­nın 150 telden  fazla olma­sı sebebiy­le endişelenen  hastalar genel­de saçlarını yıkamaktan kaçınıyor­. Oysa ki kirlenen  ve yıkama süresi 2 gün­den  daha uzun olan saçlar yıkandığı zaman hemen  hemen  2 günlük döküleceği için daha kay­gı verici olabilmekte­dir­­.

NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?

Saçların sağlıklı olabilişi için de şu noktalara dikkat edilişi gerekmekte­dir­­.

* Saçlar yumuşak bir şekil­de günaşırı yıkanmalı­.

* Çekme suretiyle kopmaları engellemek amacı ­ile şampuan­dan sonra saç kremi uygulanmalı­.

* Dökülmeyi artırdığı için eşlik eden egzama gibi sorunlar, mutlak suretle tedavi edilmelidir­­.

* Yapılan testler­de yolun­da gitmeyen  bir durum tespit edilirse düzeltilmeli, eksik vitamin/ mineraller takviye edilmelidir­­. Buna rağmen  iyileşmenin 6 aya kadar uzama­sı olanak­lı­.

* Test sonuçları doğal sınırlar­da olsa bile jelatin, keratin, darı ekstresi, biotin, çinko, türlü vitaminler içeren  tabletler kısmi olarak de olsa faydalı olabilmekte­dir­­. Lakin tamamı­nın doktor gözetiminde alınma­sı gerekmekte­dir­­.

Elma Sirkesinin Faydaları

Sponsorlu Bağlantılar:

Doğal bir mucizedir elma sirkesi.

Elma Sirkesinin Faydaları

- Bağışıklık sistemi­ne güç vermekte­dir­­.

- Pek çok hastalıktan korunmaya destektir­­.

- Şeker, kolesterol, reflü, mide yanması, sindirim sistemi rahatsızlıkların­da ve bağırsak parazitlerinde etkilidir­­.

- Hemoroide ve kabızlığa karşı etkisi vardır.

- Kilo vermeye yardımcı olur­­.

- Boğaz ağrısı, sivilceler, ses kısıklığı, saç kepeklenme­si ve varise karşı etkilidir­­.

- Deri hastalıklarında, kasların güçlenmesinde, grip ve soğuk algınlığın­da etkilidir­­.

Elma Sirkesi­nin Kullanımı

- Su katmadan içmek gerekir­­. Şeker hastaları sade olarak içmelidir­­.

- Zayıfla­mak amacıyla 1 bardak sirke içerisi­ne 1/4 limon sıkılması gerekir­­.

- Sindirim sistemi rahatsızlıkları için 1 bardak sirke, 1 çay kaşığı bal karıştırılarak içmek gerekir­­.

21 Aralık 2014 Pazar

Diyet Yapmadan Kilo Verilir Mi?

Sponsorlu Bağlantılar:

Diyet Yapmadan Kilo Verilir Mi?

Kilo veremeyen birçok insanın gerçekten  düzenli bir yemek yeme alışkanlığı yok­tur­. Yani evet o listeler­de her şey güzelce yazıyor­. Heves ediyoruz ve tamam işte bu diyet tam da bana göre diyor ve başlıyoruz uygulamaya. Henüz 2­. öğünde bile bunun yerine bunu yesem de olur, veya bu öğün bunu yerim başka zaman­da da şunu­.­.­. diyerek daha ilk gün­den  bu işte çuvallıyoruz. Çok da zor bir iş bana göre. 

Çünkü "can çekme­si" diye bir gerçek var ne yazık ki!
Peki "diyet yapmadan zayıflayamaz mıyız?" diye soruyorsanız­. Cevap, evet zayıflaya­bilirsiniz­. Gelelim o hal­de bu sorunuzun cevabına­.

1- İlk olarak evinize yalnız­ca size özel olan küçük kaseler ve küçük tabaklar alın­. Çocuk tabakları gibi­. Yemeğinizi her zaman onlarla yiyin­. Büyük bir tabağa az yemek koymak gözünüzü doyurmaz fakat küçük tabakta yemek si­zin önce gözünüzü doyuracaktır­­. Bu şekil­de birçok algınızı da yönetmiş olursunuz­.

2- Günlük aldığınız şeker miktarınızı azaltın­. Çaya, kahveye attığınız şekeri azaltın. Tatlıyı ya hiç yemeyin ya da dayanamıyorsanız azaltın­.

3- Egzersiz yapın­.Örnek verecek olursak evde ip atlayın günlük olarak ba­riz sayılarda­.Hafta sonu uzun yürüyüşler yapın­.

4- Gün içinde avuç içi kadar ceviz tüketin. Yediğiniz ceviz size tokluk duygusu verecektir­­.

5- Asitli içecekleri ve çoğu şekerden ibaret olan kalitesiz hazır meyve sularını içmeme kararı alın­.

6- Evet hepimiz hamburgeri, pizzayı ve diğer fast-food yiyecekleri seviyoruz ama ne yazık ki bize basen  veya göbek bölgemizde yağ olarak geri dönüyor bunlar­. Bunu düşünün ve nefsinizi bu konu ile ilgi­li terbiye edin­. Bu hazır yiyeceklerde bol miktarda katkı maddesi olduğunu da unutmayalım.

7- Canınız bir şey çektiğinde hemen  ağzınıza 1 tane ceviz atın­.

8- Gün içinde bol su tüketin. Su şişenizi yanınızdan ayırmayın.

9- Meyve-sebze tüketimini arttırın­. Üzüm yemeyin çünkü çok şekerlidir­­. 

10- Çok uyumayın ve uykusuz da kalmayın. Günde 7 saat uyku ideal olanıdır.

11- Detoks sularını tercih edin­.

12- Eğer sebze yemek hususun­da zorlanıyor iseniz haftada 2-3 kez  blenderde  kendinize karışımlar hazırlayın­.

13- İstikrarı elden bırakmayın

14- Kendinize bir hedef belirleyin! Şu bedene düşeceğim veya şu kadar kilo vereceğim gibi­.

15- Stresten  uzak durun ve gülümsemenizi yüzünüzden eksik etmeyin. 

20 Aralık 2014 Cumartesi

Akneyi Tetikleyen Besinler

Sponsorlu Bağlantılar:

Akneyi Tetikleyen  Besinler

Akne sorununuz var ­ise birazda yediğiniz şeylere dikkat etmeniz gerekli olacaktır­­. Bilhassa bir­takım gıdalar akneni­zin iyice artışı­na ve baş edilemeyecek bir seviyeye ulaşmasına neden  olur­. Bu gıdalar­dan uzak durarak cildini­zin daha da güzel olmasını sağla­mak si­zin elinizdedir­. Diyetlerden  neredeyse kimse hoşlanmaz ama bazı zamanlar sağlık amaç­lı diyet yapmak zorun­da kala­bilirsiniz­. İşte bu diyette cildiniz için­. uzak durmanız lazım olan besinler ise;

* Kızartma ve Cips
Aşırı yağlı gıdalar vücudunuzdaki yağ oranını iyice artırarak cildini­zin bozulmasına neden  olacaktır­­. Olduğunca uzak durarak cildinize en  büyük iyiliği yapmış olursunuz­.

* Şeker ve Şekerli Ürünler
Şekerli ürünler ve şeker tükettiğiniz zaman glukoz artışı ile vücudunuzda sebum üretimi artarak cildinizdeki gözenekleriniz tıkanır­­. Tıkanan gözenekler de aknenin meydana gelmesinde tesirli olacaktır­­. Şeker ve şeker tüketiminizi olduğunca azaltmanızda fayda var­.

* Süt ve Süt Ürünleri
Süt ve süt ürünleri­nin yararı oldukça yüksektir ama aşırı tüketiminde süt içerisindeki bir hormonun cildinize iyi gelmediği hususun­da incelemeler sonuçlanmıştır­­. Süt tüketiminizi ihtiyacınıza göre sınırlamanız iyi olacaktır­­.

Trans Yağlar
Zaten  aknenin en önemli sebe­bi yağ iken  trans yağını olduğunca az tüketmeni­zin size ne kadar yarar sağlayacağınızı kolaylıkla tahmin edersiniz­.

Bu yiyeceklerden  uzak dururken  size en  faydalı şeyi hayatınızda asla atlamayın­. Bu da su çünkü az su tüketilme­si cildi bozmakta en  büyük ne­denlerden  biri­. Bol bol su tüketilme­si cildini­zin nem doyumunu sağlamasına yardımcı olacaktır­­.

19 Aralık 2014 Cuma

Doğum Sorunları İçin Estetik Ameliyat

Sponsorlu Bağlantılar:

Doğum Sorunları İçin Estetik Ameliyat

Gebelikte ve doğumdan sonra vücudun deforme olma­sı ve bir­takım bölgeler­de türlü izlerin kalma­sı ve bölgesel yağlanma, birçoğu zaman annelerin canını sıkmaktadır­. Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op­. Dr­. Ayşegül Sivri, bu dönemler­de bedeninde belir­li farklılıklar meydana gelen  kadınların, doğum psikolojisi­nin de vermiş olduğu duygusallıkla, "hep bu şekilde mi kalacağım" veya "eski formuma dönebilecek miyim" paniğine kapıldığını söylüyor­. Alınacak tedbir­ler ve doğru uygulamalar ile panik halin­den  kurtulmanın ve özgüveni yeniden  kazanmanın olanaklı olduğunu dile getiren  Dr­. Sivri, "Kadın, özgüveni­nin artmasıyla daha mutlu bir anne olmaktadır ve bu durum bebeğin psikolojisine de yansımaktadır" diyor­.

Gebelik ve doğumdan sonra meydana gelen  değişiklikler; "Karın­da meydana gelen  çatlaklar, bilhassa karın ve kalça bölgesinde yağlanma, göğüsler­de sarkma ve şekil bozukluğu, ciltte lekeler, el ve ayaklar­da şişme, normal doğumdan sonra vajinada esneme" diyerek özetleyen  Dr­. Sivri, bu sorunlar­dan kurtulmak amacıyla yapılması gerekli olanlar ile ilgi­li ise şunları söylüyor: ""Egzersiz ve diyet birçoğu şikayeti geri döndürmeye yardımcı olurken  bir­takım haller­de işe yaramamaktadır­­.  Bunların başın­da deride meydana gelen  çatlaklar gelmektedir­­. Bunlar için uygulanabilecek en  doğ­ru tedavi uzman kişilerce yapılmakta olan lazer tedavisidir­­. Bununla birlik­te alt karın­da meydana gelen  çatlaklar için en  etkin tedavilerden  biriside mi­ni karın germedir­­. Karın ve kalça bölgesinde yağlanma ile göğüsler­de meydana gelen  deformasyon­da ise uygulanabilecek tek ve en  etkili tedavi estetik cerrahi operasyonlardır­­. Fakat bu operasyonlarda zamanlama çok önemlidir­­. Bu ameliyatları doğumun hemen  sonra­sı katiyyen  önermeyiz­. Emzirme ve hormonal farklılıklar en  az 1 sene devam ettiğin­den  ilk 1 sene içinde olunan ameliyatlar ne yazık ki istenilen  netice­yi vermemektedir­­.

DOĞUM SONRASI ESTETİK AMELİYATLAR NE ZAMAN YAPILMALIı
Karın germe ve yağ aldırma, ilk 1 sene yapılmakta olan egzersiz ve diyet sonuç vermediyse düşünüle­bilir­­. Bu ameliyat ile çatlakların da çoğun­dan kurtulmak olanaklıdır­­.  Meme toparlama, dikleştirme ve silikon takma yerleştirme, en  çok yapılmakta olan ameliyatlar arasın­da olur­. Silikon protezler katiyyen  emzirmeye engel olmaz ayrıca kanser yapıcı etkisi­nin bulunmadığı da kanıtlamıştır­­. Günümüzde kullanılan son jenerasyon protezlerin artık patlama rizikosu de bulun­maz­. Aynı şekil­de bu operasyonları da doğumdan en  erken  1 sene sonra öneriyoruz­.

Cilt lekeleri hamilelikte mutlaka olur­­.  Karın bölgesinde, meme başlarında, cinsel alan­da ve yüzde değişik renk ve boyutlar­da olabilmekte­dir­­. Bunların birçoğu ilk 1 sene içinde kaybolur­. Fakat geri dönmeme­si halinde lazer, kimyasal peeling, PRP tedavisi, ışık dolgusu uygulanabilecek metod­lar arasın­da olur­. Genel­de seçimi lekenin türüne göre yapmaktayız­.

DEFORMASYONLAR ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL
Doğum sonrası deformasyona uğrayan bir başka alan ise vajinadır­­.  Bu alan­da meydana gelen  gevşeme veya sarkma sık karşılaştığımız problemler arasın­da olur­. Bu durum estetik operasyonlarla giderile­bilir­­. Bazı haller­de beraberinde olabilen  idrar kaçır­ma problemi­ni de operasyon sırasın­da tedavi edebiliyoruz­.

Cilt Lekelerine Karşı C Vitamini

Sponsorlu Bağlantılar:

Ciltteki lekelerle C vitamini ile mücadele edin
Bilhassa yazın dik gelen  güneş ışınları­nın ve yaş kalmanın neden  olduğu cilt lekelerine karşı savaşmak amacıyla antioksidanlara başvura­bilirsiniz­. Lekelere karşı en  tesirli antioksidanlar­dan biri de, birçok der­de deva C vitaminidir­­.

Yaz ayların­da güneş ışınları, deniz suyu ve başka faktörlerin de etkisi yüzünden cildimizde meydana gelen  lekelerden  yeni bir mevsime girerken  kurtulmak olanak­lı­. Ciltte, güneşten  korunmaya yarayan pigmentler bulunur­. Melanin olarak bilinmekte olan pigment üretimin­den  sorumlu olan hücrelere melanosit adı verilir ve bu hücreler epidermisteki hücrelerin yüzde 3'ünü teşkil eder­. Her bir melanosit yaklaşık 36 deri hücresi için melanin üretir­­.

CİLT LEKELERİ KANSER HABERCİSİ OLABİLİR
Yetişkin hayatı­nın ilerleyen  her 10 senesinde aktif melanositlerin sayısı tahminen  yüzde 10 ile 20 oranın­da düşüş göstermekte­dir­­. Her 10 sene içerisinde bir, pigment üreten  hücreler de yüzde 20 oranın­da seyrelir­­. Aynı zaman­da küçük bölgeler­de melanin üretimi artar, bu da yaşlılık lekelerine sebep olmakta­dır­­.  Cildi korumaya yarayan bağışıklık hücreleri, erişkinlik ve yaşlılık arasın­da yarıya iner ve hat­ta güneşe maruz kalan ciltler­de bu sayıda daha da fazla azalış olmakta­dır­­.  Güneş ışığı, geli­şen  hücrelerin kalıt­sal materyaline de zarar vermekte­dir­­. Mutasyona uğrayan hücreler; yaşlılık lekelerine, normaldışı koyu renkte güneş lekelerine ve aktinik keratozlara sebep ola­bilir ki bunların bir bölümü ileride kansere dönüşebilir­­. Güneş lekeleri ve yaşlılık lekeleriyle savaşmak amacıyla yapılışı gerekenlerden  biri; bedeninize doğal antioksidan desteği yapmaktır­­. Doğal antioksidan içeren  gıdaları yiyerek vücudunuzdaki antioksidan düzeyi­ni yükseltebilirsiniz­. Cildini­zin defans düzeyi­ni yüzeysel olarak antioksidan uygulayarak da artıra­bilirsiniz­. Muhtemelen  serbest radikalleri farklı seviyeler­de savunmasız bırakan en  az yüz ya da bin tür antioksidan türü bulunur­. En etkililerin­den  biri ise C vitaminidir­­. Başka canlılar­dan değişik olarak insanlar kendi C vitamini­ni kendileri üretemez; C vitamini­ni gıdalar­dan el­de ederler­. Vitamin C dokular­da uzun süre kalamadığı ve idrarla atıldığı için, devamlı bir kaynağa gereksinim bulunur­.

DİREKT SÜRMEK ÇOK FAYDALI
C vitami­ni cilt üstün­de pek çok farklı iş görmektedir­­. Epidermiste, deri­nin alt tabakaların­dan beş kat daha fazla Vitamin C bulunur ve birçok farklı görevi bulunur­. Su kaybını önler, böyle­likle cildin tampon fonksiyonunu yerine getirmesine imkan vermekte­dir­­. Kolajen  ve elastin meydana gelmesinde görev alır­­. Hareketli serbest radikalleri, fazlaca zarar vermelerine imkan tanımadan etkisiz duru­ma getirir­­. Bununla birlik­te C vitamininin; bilhassa aşırı dozlar­da uygulandığı zaman veya E vitamini, güneş koruma­sı ve cildi rahatlatan elementler ile beraber kullanıldığı zaman güneşin yakıcı ışınlarına karşı koruyucu görev üstlendiği­ni gösteren  güçlü bulgular bulunur­. Vücudun yiyeceklerden  alabileceği C vitamini­nin bir limiti bulunur­. Duke ve Wisconsin üniversitelerinde yapılmakta olan bir çalışmada "vücudu es geçerek C vitamini­ni direkt cil­de almak, cildin Vitamin C yoğunluğunu 20 kat artırıyor" sonucuna ulaşıldığında; bütün dünyadaki dermatologlar cildin dıştan Vitamin C ile beslenebileceği­nin farkına varmıştır­­.

Evde Sağlıklı Diş Macunu Yapımı

Sponsorlu Bağlantılar:

Evde Sağlıklı Diş Macunu Yapımı

Dışarıdan parayla satın alınan diş macunlarının özellikle çocuklara olan kötü etkilerini bilseydiniz muhakkak sizde diş macununuzu evde kendiniz yapmaya başlayacaksınız.

Piyasada bulunan diş macunları­nın içinde genel olarak neler var birlikte bir gözatalım.

Fluorid
Deterjanlar
Aşındırıcılar
Kıvam artırıcılar
Nem tutucular
Koruyucular
Çeşitli Aromalar
Tatlandırıcılar
Boyalar

Bilhassa da, diş çürüğünü engellediği gerekçesiyle çocuklar için üretilen  diş macunların­da da yer alan "sodyum florür" maddesinin epey zehirli bir kimyasal olduğunu eminim birçoğumuz bilmiyordu.

Uzmanların açıklamalarına göre sodyum florür’ün çocuklara vermiş olduğu zararlar şöyle;

* Çocuklar­da zeka geriliğine yol açıyor
* Bağışıklık sistemi­ni zayıflatıyor
* Üreme sistemine zarar veriyor
* Kalıcı dişlerin çıkı­şını geciktiriyor

İşte evde yapmak isterseniz sağlıklı bir diş macunu için malzemeler:

* 3 yemek kaşığı karbonat (beyazlatmak ve diş üzerindeki plakayı aşındırmak için)
* 3 yemek kaşığı hindistancevizi yağı (Hem güzel bir tat, hem de kıvam veriyor)
* 15 damla nane yağı (koku veriyor, bakterileri öldürücü etkili)
* 1 çay kaşığı stevya (tatlandırıcı)

Çocukların Boyu Nasıl Uzar?

Sponsorlu Bağlantılar:

Çocukların Boyu Nasıl Uzar?

Çocuklarını­zın sağlıklı bir şekil­de boyunun uzamasını sağlayacak besinler hakkında Prof. Dr. Ziya Mocan bazı açıklamalarda bulundu. Kişilerin boy uzunluğunu yalnız­ca kalıt­sal etkenler belirlemiyor­. Beslenme de çocuğunuzun uzun veya kısa boylu olacağı hususun­da oldukça tesirli bir etken  olarak önümü­ze çıkar­. İç Hastalıkları Uzmanı Prof­. Dr­. Ziya Mocan, "Sağlıklı beslenme bilinci­nin oluşturulması ve kişi­lerin gıdalara daha ba­sit ulaşabilmesi, daha uzun boylu nesiller yetişmesi­ni sağlıyor­ dedi. Bilhassa çocukluk dö­neminde sağlıklı beslenen  kişilerin bünyeleri hastalıklara karşı daha dirençli oluyor" dedi­. Mocan, çocuklar için boyu uzatan beslenme programını şöyle açıklıyor.

Güneş banyosu yapmak
Boyu uzatan gıdaların temeli kalsiyum ve D vitaminine dayanmaktadır­­.  Güneş ise en  mü­him D vitami­ni deposudur­.Güneşin dik olduğu zamanlar­da beşer dakikalık kısa süreli güneşlenmeler faydalı olacaktır­­.

Günde 2 su bardağı süt içmek
Kemik ve diş gelişme­si amaç­lı gereken  kalsiyum gereksinimi­nin tamamını alabilmek amacı ile süt, yoğurt, ayran, peynir ve cacık gibi gıdaların ergenlik çağındaki çocuklarını­zın beslenme programın­da olma­sı önemlidir­­. Gün içerisinde 2 su bardağı süt, 1 su bardağı yoğurdu katiyyen  çocuklarınıza tükettirin­.

Kuruyemiş tüketimi
Kuruyemişler de kalsiyum kaynaklarıdır­­.  Eğer çocuklarınız yeterince süt ve ürünleri tüketmiyorlarsa bunlara destek olarak günde 1 avuç fındık, fıstık, badem ya da ceviz tüketimi daha uzun boylu bir gelecek için önemlidir­­.

Kilo kontrolü
Çocuğumuzun fazla kilolu olma­sı boyun uzamasını olumsuz yönde etkilemektedir­­. Kilolu çocukların boyları­nın uzama­sı için zayıflamaları gerekiyor­. Kilolu çocuklar kilo verirken  boylarını uzatırlar­.

Kalojen  ihtiyacı
Kemik suyuna çorba yapılarak ara ara çocuklara verilmelidir­­. Kemiklerin bilhassa uç kısımlarındaki kıkırdakları içeren  alan­dan yapılmakta olan çorba kalojen  bakımın­dan zengindir­­. Kalojen  boyun uzamasın­da oldukça etkilidir­­.

Çinkoya dikkat edin
C vitami­ni muhteviyatı fazla olan besinler­de kalsiyum vücut­ta bulunan kalsiyum emilmesi­ni artırmaktadır­­.  Yağ muhteviyatı fazla olan besinler, çok fazlaca miktar­da posa alınma­sı ve çinko muhteviyatı fazla olan besinler vücut­ta bulunan kalsiyum emilim düzeyi­ni düşürür­. Bun­dan dolayı bütün yiyecek grupların­dan kafi ve dengeli düzeyde alınma­sı önemlidir­­.

Haftada iki kez balık yedirin
Balık, balık yağı, patates, yulaf ezmesi, yumurta sarısı, yayın balığı, uskumru, sardalya en  fazla D vitami­ni içeren  besinlerdir­­. Haftada en  az 2 kere çocuklarınıza balık yedirin­.

18 Aralık 2014 Perşembe

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Sponsorlu Bağlantılar:

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Şişmanlık, sigara ve alkol kanser riski­ni arttırmakta
Beslenme şekli­nin kanser oluşmasın­da mü­him faktörlerden  biri olduğunu anlatan Prof­. Dr­. Mustafa Tayar, koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, sade ve yağlı etten  yapılmakta olan köfteler, sucuk, sosis, salam, hamburger, tereyağı, içyağı, yağda kızartılmış besinler, nitrit ve nitrat ilave edilmiş besinlerle direkt ateşte pişmiş etlerin tüketilmesi­nin kanser riski­ni artırdığını söyledi­.

Çevrede mevcut olan kanser yapıcı maddelerin yağ içinde, gıdaların yağlı bölümlerinde biriktiği­ni belirten  Tayar açıklamasına şu şekilde devam etti: "Günlük diyetimizde sebze, meyve ve kuru baklagillerin yeterince yer almama­sı sebebiy­le posa tüketimimi­zin az olmasın­dan ötürü bağırsakta birikip uzun süre kalan artıklar ve salgılardaki ögelerden  bakteriler kanser yapıcı moleküller oluştururlar­. Bu moleküller bağırsak yüzeyi ile devamlı temas ettiklerin­den  kanser oluşma rizikosu artmakta­dır­­.  Şişmanlık kanser çeşitleri­nin oluşmasın­da risk faktörüdür­. Şişmanlar­da kanserden  ölüm oranı­nın zayıflara oranla daha fazla olduğu saptanmıştır­­. Aşırı alkol alımı­nın dudak, özefagus, larinks kanserlerine neden  olduğu; karaciğer, akciğer kanser riski­ni arttırdığıyla ilişkili bulgular bulunur­. Sigara ve nargile içmenin ya da sigara dumanına maruz kalmanın türlü kanserlere neden  olduğu bili­nir­­. Tütün içimi ile beraber alkolün alınması­nın kanser riski­ni artırdığı tespit edilmiştir­­."

Bazı vitaminlerin eksiklikleri de kanser riski­ni artırıyor
A, C, E vitaminleri, çinko, kalsiyum, iyot, selenyum ve demir gibi minerallerin yetersizliklerinde de kanser oluşma riski­nin arttığına dikkat çeken  Prof­. Dr­. Tayar, besin­lerin pişirilme yöntemlerindeki yanlışlıkların da kanser riski­ni tetiklediği­ni söyledi­. Yanlış pişirme yöntemleri sebebiyle besinler­de kanserden  koruyucu vitamin kaybı ve kanserojenler oluştuğunu anlatan Tayar, "Bilhassa yağ ve pro­tein muhteviyatı fazla olan gıdaların (et gibi) direk ateş ile temas ederek, dumanla tütsülenerek pişirilişi ile kanser yapıcı maddeler meydana gelmektedir­­. Kızgın yağda kızartılmış gıdaları çok tüketmek ve yağı yaktıktan sonra yemeklere katmak kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Besin maddeleri­nin uzun süre bozulmadan saklanabilmesi, raf ömrünün uzatılması, lezzet ve görünümleri­nin değiştirilişi amacı ­ile kullanılan bir­takım bileşikler ve renk vericiler kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Bunların zararlı bulunanları­nın kullanılışı yasaktır­­. Kullanımı serbest bulunanlar ve kullanım miktarları yönetmeliklerle belirlenmiştir­­. Lakin herşeyde olduğu şekil­de katkı maddeleri fazlaca miktar­da bedene alındıkların­da zararlı ola­bilir­ler­. Bun­dan dolayı satın alınacak gıdaların etiketleri mutlak suretle okunmalıdır­­." diye konuştu­.

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Sponsorlu Bağlantılar:

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Beslenmede mü­him bir yer tutan sütün, günde 3 bardaktan çok tüketilme­si ölüm riski­ni arttırmaktadır­.

Fazla süt içmek öldürüyor
Kemik gelişimine destek olan sütün fazlası, yarar değil aksine sağlığa zarar veriyor­. İsveçli uzmanların yapmış olduğu araştırmaya göre, günlük 3 bardaktan çok süt tüketenler­de hücre hasarları ortaya çıkar­. Ölüm rizikosu iki kat daha fazla artar­.

Araştırmayı yürüten  uzmanlar­dan Prof­. Karl Michaelsson, "Yaptığımız deneyde, fazla içilen  sütün hücre hasarına yol açtığını, bağışıklık sistemini zayıflattığını ve erken  yaşlanmaya zemin hazırladığını gördük" biçimin­de konuşuyor­.

Kadınlar­da risk daha fazla
Bu riskin kadınlar­da çok daha fazla olduğunu ifade eden uzmanlar, düşük laktoz düzeyinin, ölüm riski­ni azalttığının altını çiziyor­. Bu tehlikeye karşı süt tüketimi­nin sınırlandırılışı hususun­da uyarıda bulunuyorlar. Bizde de basit ve doğru bir söz vardır. "Herşeyin fazlası zarar"

15 Aralık 2014 Pazartesi

Hamilelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenir?

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenirı

Gebelikte kansızlığın sebep­leri ve hamilelikte kansızlığın önüne geçmenin yolları ile alakalı pek çok mü­him bilgiye buradan ulaşa­bilirsiniz­. Gebelik süresince demir hem anne hem de bebek için epey mü­him bir vitamin kaynağıdır ve vücut hamilelik süreci boyunca hiç bulunmadığı kadar çok demire gereksinim duymakta­dır­­.

Gebelikte kansızlığın belirtileri

Pek çok neden­den  dolayı hamilelik süreci boyunca kadınlar kansızlık sorunu ile karşılaşa­bilirler­. Lakin devamlı doktor gözetiminde olan hamileler kansızlıkları ilerlemeden  ted­bir alınır, zaten  bu durum olma­sı lazım olan epey mü­him bir haldir­­.

Kansızlığın bir­takım belir­li belirtileri bulunur­. Bu belirtiler ise, halsizlik, kalp atışların­da hızlanma, kalbin bulunmuş olduğu sol göğüste hafif bir ağrı, yorgunluk, konsantrasyon deformitesi (bozukluğu) ve çabuk yorulma gibi belir­li belirtilerdir­­.

Gebelikte demir eksikliği­nin zararları nelerdirı

Gebelikte demir noksanlığı hem anne hem de bebek için epey menfi bir haldir­­. Bebeğin gelişimi­ni menfi şekil­de etkilerken, erken  doğuma ve daha pek çok menfi etkilere sebep ola­bilir­­.

Anneden  ise doğumdan sonra kanamada çoğalma ve gene doğumdan sonra rahimde toparlanamama veya çok geç toparlanma gibi olumsuzluklar yaşanabiliyor­. Bu arada vücut bebeği demirsiz bırakma­mak amacıyla annede yer alan demiri önce çocuk için kullanıyor­. Yani vücut­ta yer alan demirin birçoğu çocuğa gittiğin­den  anne daha da fazla risk altına giriyor­. Saçlar­da dökülmeler, dişler­de sıkıntılar, ve daha pek çok fiziksel özellik de kendisi­ni gösterebiliyor­.

Dünya sağlık örgütünün kararına göre hamilelik süreci boyunca demire olan gereksinim normal müddetçe oranla çok artmış olduğu için 16­. Haftadan sonra gebelere demir desteği yapılışı öneriliyor­.

İçerisinde en  çok demir bulunmakta olan gıdalar

Yumurta
Ceviz
Keçi boynuzu
Kırmızı et
Fındık
Badem
Koyu yeşil yapraklı sebzeler
Pekmez

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları

Sponsorlu Bağlantılar:

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları
Hemen her besinde bulunan şeker, şeker hastalığından erken yaşlanmaya kadar birçok olumsuz etkiye sebep olmaktadır. Bun­dan dolayı şeker tüketimi­nin bilhassa kişisel tedbir­ler alınarak azaltılması gerekmekte­dir­­.

Günde en  fazla 8 adet kesme şeker tüketilmeli
Şeker yalnız­ca pekmezde, balda, reçel­de bulunmamaktadır­­.  Gün boyu tüketilen  hazır meşrubat, süt, yoğurt, ekmek, bisküvi, galeta gibi birçok besinde de fazlaca miktar­da yer alır­­. Şeker kaynağı olarak yediğimiz karbonhidratlar günlük diyetimi­zin yüzde 55-60'ını oluşturmalıdır­­.  Diyabet hastası olmayan kişiler de her gün toplamda en  fazla 8 kesme şeker kadar şeker tüketmelidir­­. Tadı şekerli olan her gıdada kolay şeker bulunur­. Bunlar­dan kaçınmak, günlük şeker ihtiyacımızı karşıla­mak amacıyla kompleks karbonhidratlar­dan yararlanmak daha doğru olmakta­dır­­.  Kompleks karbonhidratlar lif de içerir­­. Bunların içinde bakliyat grubu başta gelmektedir­­. Sağlıklı beslenmek amacı ile işlenmemiş tahıl ürünleri tercih etmek gerekir­­.

Tatlı öncesi ve daha sonrası egzersiz
Mutlaka şekerli bir ürün tüketilmek isteniyorsa, yemeklerin ardın­dan küçük porsiyonlar olarak tüketmeye özen  gösterilmelidir­­. Bunun önce­leri ve sonra­sı yapılmakta olan egzersizler kalorisi ­ yüksek olan bu ürünlerin zararlarını azaltmada faydalı ola­bilir­­. Lakin diyabetik bulunanlara hipoglisemi nöbeti hari­cinde şeker öneril­mez­.

Meyveden  alınan şeker yeterlidir
Sağlıklı bir beslenme düzeninde günde 3 porsiyon meyve tüketilme­si uygundur­. Meyve şekeri­nin hızla kan şekeri­ni yükseltmeme­si için meyvenin yanın­da süt, ayran, yoğurt ya da kepekli bisküvi öneri­lir­­.

Yemekten sonra şekerleme aşırı şekerden  ola­bilir
Çok miktar­da şeker ve tatlı tükettikten  sonra bir­takım kişiler­de bitkinlik halsizlik ola­bilir­­. Bunun ardın­dan kısa bir uyku; yani halk arasın­da denildiği gibi şekerleme yapma isteği doğa­bilir­­. Lakin bu çe­şit bir durumla yüz yüze olan insanların diyabet yönün­den  taranması gerekir­­. Bu bireyler­de Postprandiyal hiperglisemi; yani yemek­ten  sonra şeker yükselme­si görüle­bilir­­.

Bir anlık rahatlama sağlayan tatlılar mutsuz edebilir
Tatlı­nın hem biyolojik hem de davranışsal açıdan rahatlatıcı etki­yi bulunur­. Fakat tatlı­nın beyinde bağımlılık yaratan etkisi, şekerli besinler yenmediği zaman mutsuzluk da yaratabilmektedir­­. Kişi genel olarak rahatla­mak istediği zaman hemen  şekerli olan tatlı ve çikolataya saldırıp ihtiyacın­dan çok daha fazlası­nı da tüketebilir­­. En ufak bir moral bozukluğun­da gerektiğin­den  fazla tatlı yemek ve ardın­dan gelen  kilo alımı pişmanlık yaşamanıza neden  olacaktır­­. Bu da tatlı­nın anlık rahatlatıcı etkisi­ni mutsuzluğa dönüştürecektir­­.

Esmer şekere de dikkat!
Esmer şeker; şeker kamışı veya şeker pancarı­nın ikinci şurubun­dan doğal olarak el­de edilmektedir­­. Rafine edilmediği için glisemik indeksi beyaz şekere oranla daha azdır; fakat buna aldanılmamalıdır çünkü sıralamada beyaz şekerden  hemen  sonra gelmektedir­­. Hat­ta esmer şeker kristalleri­nin daha küçük olmasın­dan ötürü daha fazla sıkıştırılmaktadır­­.  Kısacası aynı hacimde esmer şeker, beyaz şekere oranla daha kalorisi ­ yüksek olabilmekte­dir­­. Örneğin; 1 tatlı kaşığı esmer şeker 48 kaloriyken, 1 tatlı kaşığı beyaz şeker 45 kaloridir­­.

Şeker tüketimi­ni azaltmak amaç­lı 5 neden
* Şeker, kalp-damar hastalıkları ve şeker hastalığı riski­ni artırmaktadır­­.
* Cilt sıkılığını, esnekli­ğine imkan veren  ve deri hücreleri­nin devamlı yenilenmesine yardımcı olan kolajen  dokunun azalması, yaşlanan deride kırışıklığı artırmaktadır­­.
* Şekerin fazlası direkt olarak kana karışır ve yağa çevrilir­­. Bu yağ vücudun belli organların­da birikmekte­dir­­. Son zamanlar­da da fazlaca görülmekte olan karaciğer yağlanmasına sebep olmakta­dır­­.  Karaciğer yağlanma­sı da uzun süreçte sindirim bozukluğuna yol açmaktadır­­.
* Yüksek şeker düzeyi dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, bilinç kapasitesi düşüklüğü ve öğrenme güçlüğü yapa­bilir­­. İleri dönemler­de ise kandaki yüksek şeker oranı ile hücre içi ile dışı arasın­da bulunan geçiş bozulup yıpranma hızlanır­­. Bunu önce periferik sinirler sonr­dan beyin izler­.
* Şeker yalnız­ca kilo artmasına neden  olmaz, metabolik hastalıkları da tetikler. Böbrek, göz, kalp gibi her organı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Prof­. Dr­. Birsel Kavaklı

14 Aralık 2014 Pazar

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?

Sponsorlu Bağlantılar:

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?
Sigara, çay, kahve, kola gibi içecekler ve bir­takım gıdalar dişlerin olduğu halinden daha sarı hat­ta gri bile görünmesine yol açar­. Biriyle konuşurken  ilk dikkati çeken  yer dişlerdir­­. Bun­dan ötürü dişlerin temiz ve bakımlı olmasına dikkat edilmeli­dir­­.

İş yerinizde devamlı olarak çay, kahve ve kola gibi dişlere renk veren  içeceklerden  içiyorsanız bir de bunun üzerine sigara da kullanıyor iseniz büyük olasılıkla dişlerini­zin rengi gülümsemenize mani olacak derecede kötü görünüyordur­.

Sararmış ve grileşmiş dişleriniz için pratik ve hızlı bir şekil­de kurtulmak olanak­lı­. Size lazım olan yalnız­ca bir diş fırçası ve birazcık karbonat!

Ev dışındayken  kullandığınız diş fırçanızı yanınızdan asla ayırmayın ve bunun yanına bir­de küçük bir paket karbonat koyun­. Kahve ve çay içtikten  sonra rahat ve özgürce gülmek, gülümsemek amacı ile fırçanıza sürecek olduğunuz karbonatla sararmış dişlerini­zin üstesin­den  gele­bilirsiniz­.

Dişlerinizi fırçalarken  nazik davranın ve yavaş darbelerle fırçalayın­. Karbonat iyi bir leke çıkarıcı olduğun­dan diş mineni­zin incelmesine, hasar görmesine neden  ola­bilir­­.

Hatırlatmamızda yarar var! Dişleriniz için karbonat kullanmak dişlerini­zin sağlığı açısından iyi bir fikir olmaya­bilir­­. Bun­dan ötürü dişlerinizdeki lekeler diş macunu ile çıkmadığın­da pratik olarak bu metodu uygulaya­bilirsiniz­.

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları

Sponsorlu Bağlantılar:

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları
Çiçeği burnunda anne olan kadınların ilk zamanların­da en  çok korktuğu şeylerden  bazısı da sütüm bebeğime yetecek mi? Sütüm kesilir mi? gibi sorularının bilemedikleri cevaplarıdır. Eğer sütünüz çok az geliyorsa sütünüzü arttırmak amacıyla emzirme süreci ne tür bitki çayları içebilirsiniz, bu konuda bu soruya cevap arayacağız.

Annenin emzirme süreci boyunca bebeği için yeteri miktar­da süt üretebilmesi amacıyla öncelikli olarak her gün yeteri miktar­da sıvı da alma­sı oldukça önemlidir­­. Bu süreçte anne günde en  az 2-3 litre kadar sıvı alması şarttır­­. Zira anne sütünün yüzde 87 gibi büyük bir oranı sudan meydana gelmektedir­­. Bun­dan ötürü anne sütü üretimi, alınan sıvı miktarı ile doğru orantı­da olmakta­dır­­.

Annenin emzirme süreci boyunca günlük 1,5 - 2 litre (8 – 10 su bardağına eşdeğer) su tüketme­si gerekiyor­. Bunun dışında alması gereken sıvı miktarını da da bitki çaylarından, komposto gibi farklı sıvılardan alıp tamamlayabilirsiniz.

Emzirme süreci boyunca içebilecek olduğunuz bir­takım çaylar diğerlerine oranla daha fazla süt yapımı­nı desteklemektedir­­. Bilhassa emzirme süreci boyunca anneler süt yapımına pek faydası olmayan çaylar yerine süt artışına daha çok destek olan bitki çaylarına yönelmelidir­­.

İşte anne sütünü artırıcı bitki çayları
– Rezene
– Ihlamur
– Fesleğen
– Isırgan otu
– Papatya
– Biberiye
– Mine
- Keçisedefi
– Amber çiçeği
– Anason
– Tane kimyon

Yukarıda sıralanan bitkileri ister tek isterseniz de bir araya getirip karışım yaparak demle­yerek içebilirsiniz­. Bu çayları kaynamış suda yaklaşık 10 dakika demle­yerek süzün ve daha sonra için.

Bu çayların yanı sıra sabah kahvaltı yapmadan evvel 1 çay kaşığı çörekotunu bal ile karıştıra­rak yediğinizde sütün üretmesine başka yoldan da yardımcı ola­bilirsiniz­.

11 Aralık 2014 Perşembe

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Sponsorlu Bağlantılar:

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Gebelik süresince anne adaylarına huzursuz­luk veren  pek çok yakınma meydana gele­bilir­­. Bunlar­dan bazıları da bulantı ve kusma­dır. Daha çok karşılaşı­lan bu yakınma geçtiğimiz günler­de İngiltere'de Cambridge Düşesi Catherine'de görüldüğü üzere normalden  daha ağır gelişebilir ve anne adayı­nın hastanede tedavi altına alınmasına neden  ola­bilir­­.

Hamile kadına ya da bebeğinee zararı olmayan fakat tedavi edilmesi gerekli olan aşırı bulantı ve kusma sorunu tıp da "Hiperemezis gravidarum" olarak da isimlendirilir­­. ART Tıp Merkezi'nde görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op­. Dr­. Senai AKSOY ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr­. Murat Unan hamilelikte aşırı bulantı ve kusma ile ilgi­li bilgi veriyor ve tedavi yöntemleri­ni açıklıyorlar­.
Anne adayları­nın yaklaşık olarak %50’si hamileliğin bilhassa ilk ayların­da bulantı ve kusma yakınmaların­dan şikayet eder. Bu durum hamilelerin % 0­.5 ila 1’inde çok şiddetli düzeylerde ola­bilir ve kilo kaybına sebep ola­bilir­­. Hiperemezis gravidarum olarak isimlendiri­len  bu yakınma tedavi gerektirir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın bebeğe zarar olmaz­. Sanılanın tam tersi hiperemezis gravidarum bebekte gelişim geriliğine ve bebeğin düşük kilolu dünyaya gelişine neden  olmaz­. Aynı şekil­de hamileler­de de aşırı bulantı ve kusma sebebiy­le gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, düşük ya da erken  doğum gibi hal­ler ortaya çıkmaz­.

Hiperemezis Gravidarum'un tedavisi
Gebeliğinde aşırı bulantı ve kusma sıkıntısı olan anne adaylarına günde 3 yerine 6 öğün yemek yemeleri önerilmektedir­­. Bununla birlik­te hafif ve kuru besinler tercih edilmelidir­­. Sıvı alımı çok önemli­. Bilhassa yemek yedikten  bir saat sonra sıvı alınmalıdır­. Hiperemezis gravidarum’den  şikayet eden anne adayları stresten  uzak durmalı, olanaklı mertebe dinlenmeli­. Yatak istirahatı hat­ta gerekli olduğu takdir­de hastanede damar yoluyla beslenme verile­bilir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın önüne geçebilmek amacı ile bulantı gideren  ilaçlar­da alına­bilir­­.

Gebelikte bulantı akupunktur ile tedavi edile­bilir!
ART Tıp Merkezi doktorların­dan Tamamlayıcı Tıp uzmanı Dr­. Murat Unan, akupunktur yardımı ile hamilelik bulantılarına çözüm getirilebileceğini savunuyor­.

Bedenin bozulmuş düzeni­ni yeniden  düzenlemeye çalışmakta olan regülasyon tedavileri içinde birçok yöntem bulu­nur­. Öncelik­le Akupunktur olmak üzere, fazlaca sayıda regülasyon tedavisi bulunur­. Bu tedavilerin, düzeni bozulmuş olan sistemleri harekete geçirerek yeniden  eski haline getirmeyi amaçlar­.

Akupunktur, insanın içerisindeki Yin ve Yang ""güçlerini"" dengelemeye çalışmaktadır­­.  Bugün, insanı oluşturmakta olan bütün organ ve dokuların uyum içinde çalışmasının, birbiri­nin karşıtı gibi çalışmakta olan Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemlerin­den  meydana gelen  Otonom Sinir Sistemi­nin teşkilatı ile sağlandığını bilmek­teyiz­. Yani, aynı, binlerce senedir akupunktur uygulamaları ile ""Yin ve Yang""ın dengelenmeye çalışılışı gibi­.

Regülasyon Tedavileri ile hamilelik süreci boyunca görülen birçok sıkıntı haline çözüm üretmek olanaklıdır­­.  Bu bakış açısıyla hamile kadına bütünüy­le yaklaşarak:

* Eksik bulunan besin öğelerinin tamamlanma­sı (vitaminler ve mineraller gibi)
* Aşırı hareketlenmiş organların rahatlatılışı (bulantılar gibi)
* Hareketsiz kalan organların hareket geçirilişi (ayaklardaki ödem vb.
* Bedenin bozulmuş düzeni­nin yerine getirilişi (düzenli uyku, hareket gibi) el­de edilebi­lir­­.

Evde bulantı şikayetleriniz için kendini­zin uygulayabileceği bir­takım metod­lar bulunur­. Kendi el bileğinizi içe büktüğünüzde meydana gelen  büyük kıvrım çizgisin­den  3 parmak geriye gelerek bulduğunuz akupunktur noktasına baş parmağınızla basınç uygulayarak bulantınızı azalta­bilirsiniz­. Akupressur denenen  bu metodu güvenle kendi kendinize uygulaya­bilirsiniz­.

Zencefilin uzun zamanlar­dan bu yana sindirim sistemi ve bulantı üstündeki olumlu yönde tesirleri bili­nir­­. Çay biçimin­de hazırlaya­rak küçük yudumlarla yiyebilirsiniz­. Bununla birlik­te zencefil kökünün kapsülleri de bulu­nur­.

Günde 2 ila 3 kez kullanılabilinen  B6 Vitamini’ni (Pridoksin) hamilelik bulantıları için güvenle kullana­bilirsiniz­. Eğer bu metod­lar işe yaramazsa, hamilelikte yaşanmakta olan bulantı ve kusmaların tedavisinde, bedene dıştan hiç bir maddenin verilmediği akupunktur binlerce senedir güvenle kullanılıyor­. Regülasyon Tedavileri’nde uzmanlaşmış hekimlerden  gebelik boyunca meydana gelen  bütün şikayetleriniz için doğal ve güvenilir metodlar­la çözüm bula­bilirsiniz­.

Bepanthol Cilt Bakım Kremi Nasıl?

Sponsorlu Bağlantılar:

Bepanthol Cilt Bakım Kremi Nasıl?

Bepanthol Cilt Bakım Kremi'nin 100 gr'lık ve 30 gramlık formları var ve açıldıktan sonra 24 ay ömrü oluyor­. Tüp halinde olan Bepanthol cilt bakım kreminin en beğendiğim özelliklerini size şöyle sıralayabilirim.

Tamam biskrem yemiyoruz ama bir cilt bakım kremininde kıvamının akışkan olma­sı önemli. Anın­da cilt tarafından emilmesi, sürüldüğünde yağlı bir his bırakmaması­. Su bazlı bir yapıdadır­. Dudaklarımı nemlendirmek için de geceleri sürüyorum­. Çabucak emildiği gibi, dudakları da yumuşacık yapmakta­dır­­.  Dudak kuruluğu yaşayanlara şiddetle tavsiye ederim. Hemen etkisini göstermekte ve çatlamış dudakları da onarmaktadır.
Üstelik muhteviyatın­da parfüm, paraben ve renklendirici bulunmuyor. Eczaneler­de kolaylıkla bulunabiliyor­. El ve yüz için yazmasına bakmadan, cildini­zin kurumuş, çatlamış ve gerginleşen  her bölgesinde rahatlıkla uygulaya­bilirsiniz­. Kış yaklaşırken  elimin daha çok gideceği bu krem, cildimi rutubetli tutarak kol ve bacaklarımı da kurumaktan kurtaracak­. Henüz denemediyseniz çok şey kaçırmış olacağınızı söyleyebilirim­. Çabuk emilen  ve cildin rutubetli kalmasına imkan veren  Bepanthol Cilt Bakım Kremi favori kremlerinizin arasında yerini almalı.

Kışın Kilo Aldırmayacak Atıştırmalıklar

Sponsorlu Bağlantılar:

Kışın Kilo Aldırmayan Yiyecekler

Kış geldiğinde insan sanki akşam oturduğu koltuktan kalkmak istemiyor­. Televizyon­da ne olursa olsun onu izlemek, o battaniyenin altın­dan çıkmadan orada dünyaları yemek, tatlılar, tuzlular önün­den  eksik olmasın, sonrasındaki günü kalktığın­da da 1 kavanoz kuruyemiş hiç yememiş gibi hissetsin diye umut etmektedir­­. Fakat olmuyor tabi­.

Kış bittiğinde, nisan ayı olunca koşuluyor diyetisyene, spor salonuna ama yine de bir evvelki yazın formu olmuyor bir türlü. Mideniz kazındığında bir şeyler atıştırın ama mutlak suretle sağlıklı yiyecekler olsun.

SICAK-SOĞUK KAHVELER
Kışın en  güzel atıştırmalığı bu bence­.­. Kahveden  atıştırmalık olur mu demeyin, yapma şeklinize bağlı bir şekil­de kahve sizi hem doyurur, tok tutar hem de sütle yapıldıktan sonra tatlı ihtiyacınızı karşılar, dilerseniz içerisi­ne bir çay kaşığı kadar tarçın veya kakao da ata­bilirsiniz­.

YULAF KEPEKLİ ATIŞTIRMALIKLAR

Dukan’ın yemek annem, yemek gülüm lafını hepiniz duymuşsunuzdur­. Siz onun dediğine ayak uydurun ve onun ürünlerin­den  de yiyin­. Büyük marketler­de bulabileceğiniz, yulaf kepekli atıştırmalıklar yardımıy­la hem faydalı gıdalar tüketecek hem de metabolizma hızınızı arttıracaksınız­. Eğer marketlerden  bulamıyorsanız, dukan diyeti tarifleri veren  bir çok yer­de yazan atıştırmalık tarifleri­ni uygulaya­bilirsiniz­.

SALATALIK
Hem cildinizi güzelleştirecek hem de bedenini­zin su dengesi­ni sağlayacak harika bir yiyecek salatalıkla size bol kıtırdatmalı geceler diliyoruz­. Salatalığın üzerine ektiğiniz tuz miktarına dikkat­ edin. Çok az bir tuz atın illa atacaksınız. Sebzeler siz de şişkinlik yapıyorsa, bir tutam zerdeçal ekleyebilirsiniz­.

FAYDALI KURUYEMİŞLER
Aslına bakacak olursanız faydasız kuruyemiş diye bir şey yoktur bana göre. İlla ki her biri­nin bir şeylere yararı bulunur­. Elbette ne şekil­de tükettiğini­zin de önemi var bu durumda­. Bir kase kaju mu yiyorsunuz, bir paket çekirdek mi? Ne kadar faydalı oluyor ise olsun bunlar, miktarları çok olduğun­da size fazla fazla kalori getirir, bu da size çok enerji harcamanız gerektiği­ni söyler, bunun için kafi hareket ediyorsanız yiyin elbet­te ama siz en  iyisi tuzsuz,çiğ, soslanmamış katkısız bulunanları tercih edin ve bademden, cevizden  şaşmayın­.