13 Mayıs 2011 Cuma

Çocuklarda Zeka Geriliği

Sponsorlu Bağlantılar:

Zekâ Geriliği, Çocuklarda Zeka Geriligi

Bu bozukluk 18 yaşın altında başlayan; bilişsel, motor, dil ve sosyal alanları içeren  genel zihinsel işlevselliğin belirgin olarak ortalamanın altın­da olma­sı ve eşlik eden  uyum deformitesi (bozukluğu) ile belirlenmektedir­. Genel zihinsel işlevsellik bireysel olarak uy­gulanan bir ya da daha çok standart zekâ testi­nin (örn. Çocuk­lar için Wechsler Zekâ Skalası- gözden  geçirilmiş şekli WISC-R; 6-16 yaşlar arası, Stanfort- Binet; 2-18 yaşlar arası geçerli­dir, Kaufman Çocuklar için Ölçüm Bataryası) değerlendirilme­si sonucunda el­de edilen  zeka bölümü (IQ) ile tanımlanır­. Zi­hinsel işlevselliğin belirgin derecede ortalamanın altında ol­ma­sı (IQ'nun 70 ve altında olma­sı ya da ortalamanın 2 stan­dart sapma altında olması) anlamına gelir­. Amerikan Zekâ Ye­tersizliği Birliği (American Association on Mental Deficiency, AAMD)'nin tanımlamasına göre de zekâ geriliği, gelişim döne­minde oluşan, uyumlu davranışların eksikliği­ni içeren  normalin altındaki zekâ işlevidir­. Bu tanım zeka geriliğinde, şimdiki uyum sorununu ve işlevsellikteki sınırlılığı şart koşar.

Bebeklerde Zeka Geriliği

Zeka geriliği­nin şiddeti 4 derecede belirtilir:

Hafif Zeka Geriliği: IQ düzeyi 50-55 ile yaklaşık 70 arası
Orta: IQ düzeyi 35-40 ile 50-55 arası
Ağır: IQ düzeyi 20-25 ile 35-40 arası
İleri derecede ağır: IQ düzeyi 20-25'in altı

Zeka geriliği olan bireylerdeki belirtiler genellikle düşük IQ'dan çok, iletişim, kendine bakım, ev yaşamı, toplamsal Kişilerarası beceriler, toplumun sağladığı olanakları kullanma, kendi kendi­ni yönetip yönlen­dirme, okulla ilgili bilişsel beceriler, iş, boş zamanlar, sağlık ve güvenlik gibi uyum işlevselliğindeki yetersizliktir­. Uyum işlevselliği genel yaşam koşullan ile ne derecede başa çıkabildiği­ni ve kendisi ile aynı yaşta, ay­nı sosyokültürel birikimde ve aynı toplumdaki birine kıyasla bireysel ba­ğımsızlık standartlarını ne derecede karşılayabildiğim belirtir­.

Zekâ geriliği­nin belirgin olduğu durumlar birçok zihinsel hastalığın tanımın­dan öncesinde dikkati çekmiştir­. Çağımızda zekâ geriliği anla­mında "zekâ yetersizliği", "zekâ özürü" "normal altı zekâ", "oligofreni" ve yakın zamanda "gelişimsel engellilik" ve "gelişimsel gecikme" gibi terimler kullanılmaktadır­. "Gelişimsel özürlülük" terimi ise, zekâ geriliği, serebral palsi, otizm ve zekâ geriliği ile yakın­dan ilişkisi olan diğer nörolojik bozukluklar gibi ileri derecede ve süreğen  zihinsel ve fiziksel deformiteleri (bozuklukları) tanımlamak için kullanılmaktadır­.

Değerlendirmenin objektif ve standart olmasını sağlamak amaçlı Binet ve Simon, Fransız okullarındaki başarısız öğrencileri değerlendir­mek ve sorunlarına çözüm bulmak için ilk zekâ testi­ni geliştirmiştir­. Son 30 yılda zekâ geriliği olan bireylere yönelik yaklaşımlarda önemli değişiklikler başlamıştır­. Zekâ geriliği olan bireylerin değerlendirildiği ve desteklendiği birimler, ruhsal bozukluk tedavi ünitelerinden  ayrılarak zekâ geriliğine özel daha yoğun destek başlatılmıştır­. 1960'lı yıllann başında zihinsel engelli çocukların eğitimi için okul öncesi programlar başlatılmış. Şu andaki görüş de, bu çocukların erken  dönemde tanın­ması, değerlendirilme­si ve doğru yaklaşım ile desteklenmesidir­.

Zekâ geriliği­nin sıklığı % 1-3 olarak öngörülmektedir­. Zekâ gerili­ği olan çocukların en  büyük bölümü (% 8 5) hafif derecede iken  % 10'u orta derecede, % 3-4'ü ağır zekâ geriliği olup tüm zekâ geriliği olguları­nın % 1-2'si ise ileri derecede ağır zekâ geriliği derecesindedir­.

Zeka Geriliği Belirtileri

Hafif derece zekâ geriliği, okula başlamadan önce anne-baba veya çevre tarafın­dan farkedilemeyebilir­. Çocuklar okula başladıktan ve ev dışındaki etkinliklere katıldıktan sonra zihinsel yetersizlikleri anlaşılma­ya ve görünür hale gelmeye başlar. Derslerin, sınıf atladıkça daha da güçleşme­si ve bilişsel yeti gerektirme­si nedeniyle ergenlik sürecine doğru farkedilme en  belirgindir­. İleri derece zekâ geriliği olanlara çok erken  yaşlarda tanı konur. İleri derece zekâ geriliği olanlarda zeka ile toplumsal işlev arasındaki ilişki açıktır­. Bunlar çocuklukta özel desteğe gereksinim duyarlar ve bu durum erişkinlikte de devam eder. Hafif de­rece zekâ geriliği olan çocuklann yarısın­dan fazlası özel desteğe gerek duymaz. Zekâ bölümlerine göre kendine yeterlilik gözden  geçirildiğin­de, zekâ bölümü 40'ın altında olanların hiçbiri kendine yeterli değildir­. Zekâ bölümü 40-49 arasında olanların % 20'si, 50-59 arasında olan­ların % 42'si ve 60-69 arasında olanların % 71'i kendine yeterlidir­.

Zeka Geriliği Nedenleri

Zekâ geriliği­nin nedenlerine bakıldığında, yapısal, genetik ve sos­yokültürel etkenler ve bunların etkileşimi üzerinde durulmaktadır­. Do­ğum öncesi dönemde zekâ geriliği­nin genetik olmayan nedenlerinden  en  önemlisi anne karnındaki bebeğin alkole maruz kalmasıdır­. Genetik etkenler, bilinen  yapısal nedenlerin başlıcasıdır (Dovvn sendromu, frajil X sendromu, kedi miyavlama­sı hastalığı gibi).

Çevresel etkenler arasında ise, annenin gebelik sürecindeki ba­kım ve beslenmesi, gebelik sorunları (toksemi, kanama gibi), birden  fazla gebelik, annenin yaşı, annenin ilaç kullanımı ya da kronik hasta­lıkları, radyasyona ya da travmaya maruz kalma sayıla­bilir­.

Doğuma ilişkin nedenler: Günümüzde doğum koşulları ve yeni-doganın bakımı nitelik yönünden  daha iyi düzeydedir ve serebral palsili doğan bebeklerin görülme­si azalmaktadır­. Ancak, doğumda belirgin oksijensiz kalma (asfiksi) çağdaş tıp merkezlerinde bile gö­rülmeye devam etmektedir­. 1000 doğumda 5 kadar olan bu durum bebeklerin % 20'sinde zekâ düzeyleri­ni etkilemektedir­. Doğum ağır­lığı 1500 gramdan daha az olan bebeklerde serebral palsi oranı ar­tar. Bu oranın 10 binde 1 olduğu düşünülmektedir­. Tıbbi yapılma­yan doğuma bağlı sorunlar ve doğum sonrası sarılığı (aşırı bilirübin yüksekliği; kernikterus) zekâ geriliği nedenleri arasındaki diğer önemli etmenlerdir­.

Doğum sonrası nedenler: Gelişmekte olan bebeği ve özellikle be­yin gelişimi­ni etkileyebilecek, toksik, metabolik ya da travmatik olay­lar (kaza, çocuk istismarı, sarsılmış bebek sendromu; kızamık, boğma­ca, kabakulak ve tüberküloz gibi beyni etkileyen  hastalıklar; kafa içi tü­mörleri, seyrek olmakla beraber yüksek düzeyde kurşunun sürekli alın­ması; 60 mg/dl'den  fazla kan kurşun düzeyi zekâ bölümünde azalma­ya neden  olmaktadır) önemlidir, ileri derecede beslenme deformitesi (bozukluğu) ve guatr da nedenler arasında yer almaktadır­.
Zekâ geriliği­nin en  sık rastlanan belirtisi her türlü zihinsel işlevler-deki yetersizliktir­. Bunlar öğrenme, kısa süreli hafıza, kavramları kul­lanma ve problem çözmeyi içerir­. Bazen  özel bir işlev diğerlerinden  daha çok etkilenir­.

Hafif derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olan grubun % 85'i­ni oluşturmaktadır­. Genellikle duyu ve motor alanda yıkım yoktur. Bu gruptaki kişilerin büyük bir kısmı normal dil gelişimi ve sosyal alan­daki becerileri­ni okul öncesi dönemde kazanırlar bu sebepten  dolayı zekâ ge­riliği tanısı koymak çok zordur. Onlu yaşların sonlarına doğru, 6'ncı sınıf düzeyinde okul becerileri kazana­bilirler. Yetişkin dönemde ya­şamlarını kendi başlarına yönete­bilirler, fazla beceri gerektirmeyen  ya da az beceri gerektiren  pratik el işleri yapa­bilirler. Düşük akademik beklenti olan sosyokültürel ortamlarda hafif zekâ geriliği önemli bir sorun yaratmaya­bilir­. fakat hafif zekâ geriliği olan kişi, aynı zaman­da duygusal ve sosyal bakımdan gelişmemişse (evliliğe uyum yapabil­me, çocuk yetiştirme, gelenek ve kültürün beklentilerine uyabilme gi­bi alanlarda) zekâ özrünün sonuçları açık bir şekildebelli olur.

Orta derecede zekâ geriliği

Zekâ gerilikleri­nin % 10'unu oluş­turur. Bu gruptaki bireylerde kavramada ve dil gelişiminde gecikme vardır­. Kendilerine bakımı ve motor becerileri geri kalmıştır ve bazıla­rı yaşam boyu başkaları­nın denetimine gereksinim duyar. Okuma, yazma ve sayma gibi temel becerileri zor da olsa öğrenirler. Akade­mik olarak ikinci sınıf düzeyinden  ileri gidemezler. Bildikleri yerlerde tek başlarına dolaşa­bilirler. Bu bireyler yetişkin sürecinde, denetim altında yapılandırılmış bazı pratik işleri yapa­bilirler. Genel olarak ha­reket yetileri tam olup bedensel olarak etkindirler.

Ağır derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olan bireylerin % 3-4ünü oluşturmaktadır­. Okul öncesi dönemde gelişimleri büyük ölçüde geridir­. Bu gruptaki bireyler fakat denetim altında kendilerine bak­mayı öğrenirler ve basit düzeyde iletişim kurarlar. Yetişkin dönemde basit işleri yapa­bilir, sınırlı sosyal etkinliklere katıla­bilirler. Bu tanı gru­bundaki bireylerin çoğunda belirgin motor bozukluk ya da ilgili sakat­lıklar vardır, bu da merkezi sinir sisteminde önemli bir zedelenme ya da gelişim bozukluğunun olduğunun bir göstergesidir­.

Çok ağır derecede zekâ geriliği

Zekâ geriliği olanların % l'i­ni oluşturur. Bu bireylerin kendilerine söylenenleri ve istenenleri anlama ve uyabilme yetileri ileri derecede sınırlıdır­. Bu kişilerin çoğunluğu ha­reket edemez ya da hareketleri ileri derecede kısıtlıdır, idrar ve dışkı denetimi gelişmemiş ola­bilir­. fakat ilkel düzeyde hareketlerle sözsüz iletişim kurarlar. Temel gereksinimleri­ni sağlayacak yetileri ileri dere­cede kısıtlı olup ömür boyu bakıma muhtaçtırlar.

Zekâ geriliği olan çocuklarda klinik duruma genelde fiziksel ve psi­kiyatrik bozukluklar eşlik etmektedir­. Duyu kusurlarından, işitme ve görme deformiteleri (bozuklukları) olabilmekte, yarısında çeşitli derecelerdeki konuş­ma deformiteleri (bozuklukları) eşlik etmektedir­.

Tedavide en  önemli adım motor ve zihinsel geriliğin erken  dönem­de belirlenme­si ve nedenlere yönelik araştırmaların yapılmasıdır­. Da­ha da önemli adım ise bozukluğun gelişimine ilişkin koruyucu ruh sağlığı hizmetleri­nin verilmesidir­. Bunun için de gebelik öncesi (35 yaş üzerindeki gebelikte, genetik yüklülüğün olduğu ailelerde) genetik danışmanlık, gebelik sürecinde tanı yöntemleri­nin kullanılması, annenin beslenmesi, sağlık durumunun izlenme­si ve doğumun sağ­lıklı şartlarda gerçekleştirilmesi, zekâ geriliği­nin önlenme­si açısın­dan değerlidir­. Doğum sonrasında ise, bebeğin beklenen  gelişim düze­yinde olup olmadığı­nın izlenme­si önemlidir­. Bebeğin baş çevresi­nin ölçülmesi, iskelet, endokrin ve dolaşım sistemleri­nin incelenmesi, fenilketonüri ve diğer işlevsel bozuklukların tanınma­sı gerekir­. Do­ğumdan birkaç hafta sonra Moro refleksi, tutma refleksi ve emme refleksi ile kendiliğinden  olan hareketler sınanmalıdır­. Bebeğin işit­me ve görme yanıtları, göz hareketleri ve gözleri odaklaştırması, gülmesi, başını tutma­sı ve ses çıkartma­sı gelişmenin iyi olduğunu gösterir­. Oturma, nesneleri kavrama ve destekle yürüme genellikle 12 aydan önce olur. Yaşa uygun olmayan bir davranış daha fazla dikkati ve izlemeyi gerektirir­.

Zekâ geriliği olan bireylerdeki psikiyatrik bozuklukların tedavisi ze­kâ geriliği olmayan hastalar­dan farklı değildir­. Tıbbi, davranışsal ve eğitim girişimleri eşgüdümlü olarak yapılmalıdır­. Zekâ geriliği olanla­rın çevreye ya da kendine yönelik saldırgan davranışlar sergileme­si sorunlar yarata­bilir­. Zekâ geriliği o)an bireylerde ilaç kullanımı­nın en  gerekli olduğu durum yıkıcı davranışlardır­. Bunlar, kendine zarar veri­ci davranışlar, basmakalıp-yineleyici davranışlar ve saldırgan davranış­lardır­.

Bu çocukların, yıkanma, tuvalet eğitimi ve giyinme gibi kendine bakım becerileri­nin geliştirilmesinde davranış terapisi teknikleri kulla­nıla­bilir­. Bu teknikler, aile ve öğretmenlere hastanın günlük yaşamın­da uygulamaları için öğretilir­. Bu yaklaşımda simgesel ödül programı, olumlu pekiştirme ve sosyal beceri eğitimi programları kullanılmakta­dır­. Bu tekniklerle hastanın yıkıcı ve saldırgan davranışları­nın azaltıl­ma­sı ya da denetim altına alınma­sı ve birtakım sosyal davranışların ge­liştirilme­si ya da kazandırılma­sı amaçlanır­. Denetim sorunları, uyarıl­mış nitelikteki davranışların düzeltilmesini, olumlu davranışların pekiş­tirilmesi­ni ve yineleyici davranışların azaltılmasını amaçlayan teknik­lerle tedavi edilir­. Bazen  edimsel koşullandır­ma yöntemi de kullanılır­. İstenmeyen  davranışları etkin bir şekil­de azaltan cezalandır­ma ise en  son başvurulacak yoldur. Davranış tedavisi ile sosyal yeteneklerde, özellikle iletişim ve günlük yaşam yeteneklerinde belirgin düzelmeler sağlanır­. Genel olarak pekiştirme teknikleri anlatım dili­nin gelişmesin­de, yönergeleri anlamada ve izlemede, temel kişisel ve ev içi yaşam becerilerin kazanılmasında olumlu sonuçlar verir­.

Zeka Geriliği Tedavisi

Tanı sırasında ailenin desteklenme­si gerekmektedir; inkâr ve ken­di­ni suçlamayı izleyen  tanı ve nedenlere yönelik olarak çeşitli uzman­lara başvuru sık görülmektedir­. Benzer tanıda çocuğu olan ailelerle ya­pılan grup tedavi metodları­nın bu süreci kısaltmada, işbirliğine yö­neltmede ve çocuğun erken  dönemde desteklenmesinde önemli etki­leri olmaktadır­. Ayrıca ailenin ekonomik ya da sosyal güçlükleri­ni azaltmaya yönelik sosyal destek sistemlerinden  (özürlü kimlik kartı, vergi indirimi, özel eğitim raporu, sosyal hizmetler, bakım kurumları, rehabilitasyon merkezleri) yararlanma­sı sağlanmalıdır­. Anne baba ve kardeşleri içeren  bilgilendirmeye yönelik eğitim, uzun süreli güçlükle­re bağlı gelişebilecek kaygı ya da depresyon gibi psikiyatrik durumla­rın ele alınma­sı ve aile terapileri yararlı olacaktır­. Zekâ geriliği olan bireyin eğitimine erken  yaşlarda başlamalıdır­. Okul öncesi dönemde verilen  özel eğitim ve öğretim ile çocuğun zekâ kapasitesi­nin ne ol­duğu anlaşıla­bilir­. Çocuk, normal okul yaşına eriştiğinde, hafif derece­de zekâ geriliği olan çocuklar normal okulların özel alt sınıflarında eği­tim görebilir­. Orta derecede zekâ geriliği olan çocuklar özel eğitim ve­ren  kurumlarda eğitilmelidir­. Çocukların zekâ düzeyine göre düzenle­necek akademik eğitim ve iş öğretimine ağırlık vererek, bu tür çocuk­ların topluma yük olmaları­nın engellenmesi, üzerinde en  fazla durulan konular­dan biridir­. Kendine zarar verici davranışlarda ya da eğitimi engelleyen  dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilikte ilaç tedavileri etkili ol­maktadır­. Ergenlik ile davranış denetimi zorlaşmakta; özellikle beden­sel gelişimin farkedilme­si ihmal ya da istismar edilmeleri açısın­dan risk yaratmaktadır­. Bedensel gelişimleri yaş ile uyumlu olabilmesine karşın zihinsel gelişim aynı düzeyde olmadığın­dan davranışlar ya da ilgi ara­yışı cinsel ilgi artışı olarak değerlendirilebilmektedir­. Bu da anne baba ve eğiticileri kaygılandırmaktadır­. en  sağlıklı yaklaşım ergenin zihinsel gelişim düzeyine uygun yaklaşımdır­. Duygusal gereksinimlerin karşı­lanması, istismar açısın­dan denetlenme­si ve eğitimi, davranışların de­netimi ile ilgili zorluklarda uzman denetiminde kısa süreli ilaç tedavile­ri uygun olacaktır­.