3 Kasım 2010 Çarşamba

Kuduz Hastalığı

Sponsorlu Bağlantılar:

Kuduz Hastalığı: Kuduz, merkezi sinir sisteminde ve özellikle beyinde RNA' lı virüsler grubundan bir Rabdovirüs (Lyssavirüs) ile oluşan bulaşıcı bir hastalıktır. Kuduz bütün memeli hayvanlarda gelişebilen bir hastalıktır. En sık rastlanan bulaşma biçimi, hasta hayvanların birbirlerini ya da insanları ısırmalarıyla tükürük salgısındaki virüslerin ısırılan hayvan ya da insana buluşmasıdır. Burada kuduz hastalığına yakalanan insanların salyaları ile temasla da hastalığın bulaşabileceğini anımsatmakta yarar görüyoruz. Hastalığın bir başka bulaşma biçimi de hastadan saçılan tükürük damlacıkların havadan diğer insanlara yada besin maddelerine ulaşmasıdır. Bu besin maddelerini yiyen kişide de kuduz gelişebilir. Virüs konak organizmada, sinir dokusunda, bazen de kanında bulunur.
Hastalığın oluşum biçimi şöyledir; insan, kuduzlu bir köpek tarafından ısırıldığında köpeğin tükürük bezlerinde ve dolayısıyla da salyasında bulunan kuduz virüsü ısırık yarasına bulaşır Böylece insan kuduz virüsünü almış olur. Virüs, ısırık bölgesinde yaklaşık 96 saat (4 gün) kalıp, çoğalır. Özellikle duyu sinir iplikçikleriyle merkezi sinir sistemine taşınan virüsler buradan beynin gri maddesindeki sinir hücreleri içinde çoğalmaya başlarlar. Virüsler daha sonra otonom sinir sisteminin sinir liflerine geçip, bunların içinde yol alarak bütün vücuda yayılırlar. Tükürük bezleri, böbrekler, böbreküstü bezi, akciğerler, karaciğer, kaslar, deri, kalp ve öteki pek çok organ doku bu yayılma mekanizmasıyla virüsler tarafından sarılırlar. Kuduz virüsü beyne ulaştığında beyin iltihaplanmasına, yani “ansefalit”e yol acar. Kuduz virüsünün vücuda girmesinden sonra kuduz hastalığının belirtilerinin ortaya çıkmasına dek geçen ve "Kuluçka devri" denilen süre, 10 günden 1-2 yıla değin uzayabilir. Kuluçka devrinin uzunluğu vücuda giren virüslerin sayısına, hastanın direncine ve ısırık yarasının merkezi sinir sisteminden olan uzaklığına göre değişmektedir. Örneğin merkezi sinir sistemine uzak bir bölgede ve az sayıdaki virüsün bulaşması ve hastanın direncinin de fazla olduğu dıırumlarda kuluçka devri uzamaktadır. Ortalama 1-2 aydır. Hastalık, belirtileri bakımından üç döneme ayrılarak incelenebilir. İlk dönem özgün belirtileri olmayan dönemdir. Buna "Nonspesifik prodrom" dönem diyebiliriz. İkinci dönemde ansefalit belirtieri gelişmektedir. Bu dönemin belirtileri de kuduza özgün değildir. Diğer virüslerle gelişen ansefalitlerde de aynı belirtilere rastlanır. Üçüncü dönem asıl özgün kuduz belirtilerinin ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemleri ayrı ayrı tanıyalım.
Nonspesifik prodrom dönemde ateş yükselmesi, baş ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, kuru öksürük, boğaz ağrısı gibi belirtiler gelişir. Bu dönem yaklaşık 14 gün sürer. Isırık bölgesinde duyu kusurları gelişir. İkinci dönemde ansefalit belirtileri ön plana çıkar. Kas spazmları, bilinç bozuklukları, taşkınlıklar, hayal görme, küçük alanları tutan felçler, duygu kusurları, ışıktan, sesten rahatsız olma, ateş yükselmesi, göz bebeklerinde genişleme, aşırı tükürük, ter ve gözyaşı salgılanması, Babinski belirtisinin olumlu çıkması, derin tendon reflekslerinin artmış olması, ses kısılması veya ses çıkartmama (ses tellerinin felcine bağlı) gibi belirtiler gelişebilir Hastadaki bilinç bulanıklıkları ataklar biçiminde gelişir. Ataklar dışında bilinç tümümle normaldir. Hastalık ilerledikçe ataklar sıklaşır.

Hastalığın üçüncü ve son döneminde gelişen belirtiler kuduza özgündür. Bu belirtiler beyin sapındaki bozukluklardan kaynaklanır. İkinci dönenden hemen sonra bu dönemin belirtileri gelişir. Beyin sapındaki kafa sinirlerinin etkilenmesi, özgün belirtilerin oluşmasına yol açar. Yüz felci, çift görme (diplopi), çiğneme bozuklukları, yutma bozuklukları bu belirtilerdendir. Aşırı salya salgılama ve yutma güçlüğünün bir arada bulunmasıyla kuduza özgü bir belirti olan ağzın köpüklü görünümü ortaya çıkar. Yutma kaslarında gelişen ağrılı spazmlar ve daha sonra bu kaslarda gelişen felçler nedeniyle, hasta su içmeyi reddeder. Bu da kuduza özgü bir belirtidir. Kuduz hastası için kullanılan "Kuduz hastası sudan korkar" deyimi işte bu mekanizmadan kaynaklanmaktadır. Hastaların su içmekten kaçınmalarına ya da suyu reddetmelerine "hidrofobi" (su korkusu) denir. Bundan bir süre sonra hasta komaya girer. Beyindeki solunum merkezlerinin hasara uğramasıyla hasta solunum işlevlerini yürütemez duruma gelir ve soluk alamama nedeniyle ölümle son bulur. Kuduz belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra hastalar 4-20 gün yaşarlar. Yani yukarıda anlattığımız belirtiler 4-20 günlük bir süre içine sığmaktadır.
Tedavinin iki amacı vardır. Bunlardan ilki. ısırık bölgesindeki yaranın tedavi edilerek vücuda virüslerin sayısını olabildiğince azaltmaktır. İkincisi ise vücuttan uzaklaştırılamayan virüslerin etkinliklerinin önlenmesi amacıyla hastaya antikorlar aracılığıyla direnç kazandırılmasıdır. Isırık yarası bol sabunlu suyla iyice yıkanmalıdır. Daha sonra yara temiz suyla da iyice yıkanır. Bundan sonra yara "Zefiran" ya da "Cotavlon" ile iyice temizlenir. Daha sonra da yara çevresine kuduz virüsüne karsı hazırlanmış bağışık at veya insandan sağlanan hiperimmün kuduz serumu zerkedilir. Yara temizliğini izleyerek yapılan bu pasif bağışıklama arıtılmış kuduz immunglobulim (Ig) ile de yapılabilir. İmmunglobulin hem daha etkili olmakta, hem de allerji açısından daha az tehlikeli bulunmaktadır.
Bir insanı herhangi bir hayvan ısırır ya da yaralarsa hayvan sağ olarak yakalanmalıdır. Tehlikeli hayvanlar ölü olarak yakalanabilirler. Kuduz şüpheli hayvan ayrı bir yere konularak 10-15 gün gözlenir. Eğer hayvan kuduzsa bu süre içinde klinik belirtiler gelişip hayvan 5-6 günde ölür. Kuşkusuz bu süre boyunca ısırılan kişi klasik kuduz tedavisine alınır. Eğer hayvan bu süre içinde ölmüşse kuduz olasılığı çok yüksektir. Hayvanın sinir hücrelerinde kuduz hastalığına özgü bir bulgu olan "Negri" cisimleri görülürse teşhis kesinleşir.

Her Türlü Isırılma Olaylarında Kesinlikle Bir Hastaneye Ya Da Bir Kuduz Hastanesine Başvurunuz .